Nihat KoçTire’nin tanınmış iş adamlarından olan mimar ve müteahhit Nihat Koç, bugünlerde yıkılmış vaziyette duran Gümüşpala, Atatürk ve İbni Melek Caddelerinin kesiştiği noktada bulunan ve eskiden sebze hali olarak kullanılan yapı adasının bulunduğu yere kesinlikle bir meydan yapılması gerektiğini ifade etti. Büyük Tire Gazetesi'ne konuyla ilgili bir röportaj veren Koç, Tire gibi her yönüyle özel ve güzel bir kentin en önemli eksiği olarak görülen meydanı olmayışının giderilmesi ve kente bir kimlik kazandırılması gerektiğini ifade etti. Meydan olarak anılan, ama meydan hüviyetini kaybeden Cumhuriyet ve İtfaiye Meydanlarının yerini alabilecek gerçek anlamda bir meydanın Tire’ye kazandırılmasını ifade eden Nihat Koç, sorularımızı şöyle cevaplandırdı. Bir kente ruh katan şey sizce nedir ? Nihat KOÇ : Bir kenti tanımayla ilgili ilk yapılan şey, o kente yüksekten bakma duygusudur. Dünyada birçok kentin panoramasını seyrettiren tepeler mevcuttur. Tiremin içinde Toptepe bu anlamdadır. Tepeden baktığımızda kenti binalar grubu ve doğal dokusuyla ilk izlenimi ediniriz. Bu görülen panorama kentin kendisi değildir aslında. Kentin asıl kimliğini kentin içine girdiğimizde algılarız. Binalar kentlerin mobilyalarıdır, kent estetiğinin önemli parçalarıdır. Ancak kenti kent yapan ve kente ruh ve kimlik kazandıran unsurlar binalardan ziyade; park, cadde, sokak ve MEYDAN gibi kentin kamusal açık alanlarıdır. “Kentin ete kemiğe büründüğü, kimlik ve kişilik kazandığı, yaşayan bir organizmaya dönüştüğü şehri fark edilir ve heyecan verici kılan, kente ruh ve kimlik kazandıran en önemli kamusal açık alanlar “MEYDANLAR” dır. Dünyada meydanı ile ünlü kentlerden ve onların sembol meydanlarından biraz bahseder misiniz ? Nihat KOÇ : Dünyadaki meydanlarıyla ünlü kentlere örnek vermeden önce dilerseniz meydanın kısa bir tarihine göz atalım. Meydanların ilk oluşumunun iktidarların kendi güçlerini ve otoritesini kabul ettirme ve sağlamlaştırma niyetiyle bağlantılı olduğunu biliyoruz. Dinin egemen güç olduğu Ortaçağ döneminin meydanları dinsel törenlerin yanı sıra yasalara uymayan “asi” lerin ibret için cezalandırıldığı ve idam edildiği otorite tesisine hizmet eden alanlardır. Daha sonra Rönesans döneminde ise, oldukça büyük biçimde inşa edilen bu meydanlara konulan askeri simgeler, dinsel simgeler ve iktidarın gücünü simgeleyen anıtsal yapı ve heykellerle bireyin iktidar karşısındaki güçsüzlüğü gösterilmek istenmektedir. Hitler Almanya’sının meydanları bu düşüncenin doğruluğunun bir kanıtıdır. Fakat zamanla MEYDANLAR halkın refah ve özgürlük taleplerini baskıcı iktidarlara karşı etkili biçimde duyurduğu bir muhalefet platformu haline dönüşmüştür. Meydanların çoğu zamanla özgürlüğü, eşitliği, bağımsızlığı ve emeği çağrıştıran simgelerle anılmaya başlamıştır. “Kısacası bugün kent meydanlarının iki önemli işlevinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Birincisi bir kent toplumu ve kültürü yaratmak, ikincisi de özgürlük ve demokrasi mücadelesinin platformu olmak” Dün baskıcı iktidarlar, iktidarın gücünün sembolü olan kent meydanlarından yanaydılar. Bugün ise iktidarlar “kent meydanı” istememektedirler. Birbiriyle minimum ilişki içinde yaşayan cemaatsel adacıklardan oluşan bir kent, bugünün baskıcı iktidarlarının temel tercihi durumundadır. Var olan kent meydanları, uygulanan politikalar sonucu giderek kamusal alan niteliklerini kaybetmektedirler. Dolayısıyla toplumcu yerel yönetim anlayışı açısından kent meydanları konusu, herhangi bir kentsel-mekânsal boşluğun oluşturulmasından öte bir konudur. Kent meydanlarının kamusal alan niteliklerinin korunmasına özen gösteren ve mimari alanda da –kuşku yok ki geçmişin mirası üzerinde- yüzünü özgürlükçü ve eşitlikçi bir gelecek projesine çeviren toplumcu bir yerel yönetim alternatifi yaratabilmek büyük önem taşımaktadır. Dünyada meydanlarıyla ünlü kentlere örnekler verelim. Bu meydanlar adeta kentleri ile bütünleşmiş her türlü aktivitelerin yapıldığı alanlardır. Dünyadaki meydanların en ünlüleri: - Çin’deki TİANANMEN MEYDANI (Koskaca ülkeyle anılıyor ) - Moskova’daki KIZIL MEYDAN ( Moskova ya giden herkesin uğrak yeridir ) - Saint Petersburg’daki SARAY MEYDANI (Açık hava müzesi olan bu kente gidip de saray meydanına uğramamak mümkün değildir. Her yol sizi bu meydana götürür) - New York’taki TİMES MEYDANI - Londra’daki TRAFALGAR MEYDANI - Venedik teki SAN MARCO MEYDANI (Dünyadaki açık hava müzesi diyeceğimizin en önemlilerinden biri olan Venedik, kanallarıyla ve gondollarıyla ne denli anılıyorsa, her türlü aktivitelerin merkezi olan San Marco Meydanı’yla da bütünleşmiştir.) - Tahran’daki AZADİ (ÖZGÜRLÜK) MEYDANI Tahrana kimlik kazandıran devasa bir meydandır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu şehirler meydanlarıyla anılmaktadır. Ülkemizde ise maalesef gelişmiş bir meydan kültürü yok gibidir. Ancak Cumhuriyetin modern anlayışıyla birlikte meydana duyulan gereksinim de artmıştır. Bu ihtiyaç şehirlerimizde İstanbul’ da Taksim Meydanı, Beyazıt Meydanı (üst geçitlerle yok edildi), Ankara’ da Kızılay Meydanı, İzmir’ de Konak Meydanı, Konya’ da Mevlana Meydanı, Muğla’ da Sabunhane Meydanı dışında maalesef kentlerimiz dünyadaki örneklerine benzer meydanlardan yoksundur. Ancak gelişen kent anlayışı , oluşan kentlilik bilinci bu olguya hareket getirmiş belediye başkanları kent meydanına duyulan gereksinim bilinciyle zoru başarmaya soyunmuşlardır. Tire’ de mimari anlamda kent ve kentlilik olgusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Nihat KOÇ : Tire genel anlamıyla planlı bir yapılaşmaya örnek gösterilecek yapılarına özen gösteren bir anlayışla kentleşmektedir. Ancak nüfus ve coğrafi anlamda kentler gelişirken maalesef ekonomik çıkarlar rant düşüncesiyle hareket edenlerin, siyasilerin ve yerel yönetimlerin üzerindeki baskıyla ülkemiz kentleri sağlıklı bir gelişme gösterememektedir. Tire’mizi de ülkemizin diğer kentlerine benzer baskılarla, modern kentleşme anlayışıyla çatışmakta, rant peşinde koşturanların yerel yöneticiler üzerindeki baskısıyla ‘Kamusal Açık Alanlar’ halkın özgürce kullanabileceği alanlar olmaktan çıkmakta ve hatta modern kentlerde rastlayamayacağınız kasaba anlayışı olan büfeler kaldırımlara rastgele kondurulmak suretiyle yayaların rahatlıkla geçişini engellemekte ve görüntü kirliliğine sebep olmaktadır. Belki birkaç kişinin ekmek kapısıdır anlayışıyla yapılıyor ancak bu kent tüm Tirelilerindir. Bakın Cumhuriyet Meydanın’a meydan olmaktan çıkarılmıştır. Meydanın etrafındaki kaldırımlar, yayaların dolaşmasına engel olacak şekilde işgal edilmiştir. Tabi bu kusur yalnızca yerel yönetimlerin, siyasetin baskısıyla oluşmuş kusurlar değildir. Birde kendimize bakalım. Bizler ne kadar kentliyiz, bizlerde ne kadar kentlilik düşüncesi vardır. Kentimize karşı ne kadar duyarlıyız. Kentleri çirkinleştireni, ‘Kamusal Açık Alanları’ halkın özgürce kullandığı alanlar olmaktan çıkaran kararlar alınırken meydanı olmayan bir kentin merkezinde bina yapma kararı uygulanırken, bizler ne kadar kentimize sahip çıkıyoruz? Biraz da öz eleştiri yapmalıyız. Tire’nin kentsel dizaynı açısından en büyük eksiği nedir? Nihat KOÇ : Yukarıda da bahsettiğimiz gibi kentlere ruh ve kimlik kazandıran Kamusal Açık Alanları en etkileyicisi olan “KENT MEYDANI” bu güzel kentimizin en önemli eksiğidir. 1950’lerde yapılan şehir planında o günün plancıları bu kente “CUMHURİYET MEYDANI” ile “İTFAİYE MEYDANI”nı bir gereksinim olarak modern bir kent yaratma anlayışıyla yerleştirmişlerdir. Burada dönemin Belediye Başkanı İsmail Taşlı ile babam kahveci Yaşar Koç’ u rahmetle anarak bir anımı anlatmak istiyorum izninizle; O dönemde “CUMHURİYET MEYDANI” kelimesine tam anlamıyla uygun bir yerdi. Bayram ve tatil günlerinde halkın özgürce dolaştığı, oyalandığı özellikle kurtuluş günümüz olan 4 Eylül’de özgürlüğün tadını çıkardığı bir alandı. Babam rahmetli Belediye Başkanı İsmail Taşlı’ya ricada bulunarak dedi ki; Başkan şu havuzun bir kenarına 2x2 büyüklüğünde bir çay ocağı yapayım da banklarda oturanlara çay satayım. Rahmetli Belediye Başkanı; yahu Yaşar ben halkın meydanına nasıl büfe yaparım, bu doğru bir düşünce değil diyerek babamı reddetmişti. Aradan geçen bu 50 yıllık süre içerisinde gelinen noktayı ibretle izliyoruz. Geçtikçe daha modernleşeceğimize, daha bir kentine sahip çıkan kentliler olacağımıza nerelerdeyiz? Cumhuriyet Meydanı ve İtfaiye Meydanı artık meydan olmaktan çıkmıştır. Bu anlamda Tiremizin en büyük eksiği her türlü aktivitelerini gerçekleştireceği meydanının olmamasıdır. Tire eski sebze halinin olduğu yer, en iyi ne şekilde değerlendirilmelidir? Nihat KOÇ : Bu sorunuza cevap vermeden önce de bir anımı anlatmak istiyorum. Sayın Belediye Başkanımız ve sevgili arkadaşım Tayfur Çiçek 1999’da ilk Belediye Başkanlığını kazandığında ben yurt dışında Gürcistan’da yaşıyordum. Oradan kendisine serbest elle Tire’nin eski sebze halini etrafındaki yollarıyla kroki halinde çizerek bu hali yıkıp meydan yapmasını önererek; “Sevgili Tayfur bunu gerçekleştirirsen bu kent senin adını sonsuza kadar yaşatacaktır” diyerek faks fotokopisini oğlum aracılığıyla Başkan’a ulaştırmıştım. Kader sevgili Tayfur’u Belediye Başkanlığına getirerek bu binayı yıkıp ortaya bir meydan çıkarma başarısını göstermiştir. Ben biliyorum ki sevgili Başkanımız ve kafasında meydan olgusu ile AVM ve yaşam merkezi arasında gel-gitler yaşamaktadır. Kentin oraya kayması bu meydanın (merkezin ) etrafındaki işyeri sahiplerini kaygılandırmaktadır. O nedenle çeşitli öneriler sunmaktalar yerel yönetime. Oysa böylesine büyük kararları almak cesaret ister, yürek ister, bilgi birikimi ister. Bu hasletlerin sevgili Tayfur’da olduğunu biliyorum yeter ki bunları Tire halkıyla paylaşarak kolektif bir karar oluşmasını sağlamalıdır. İzin verirseniz ben burada kendi düşüncelerimi dile getireyim. Bu yukarıdaki kent meydanının bir kenti nasıl etkilediğini azda olsa anlatmaya çalıştım. Bu anlamda bu güzel şehrimizin en önemli eksiği KENT MEYDANI’dır. Şimdi zor olan başarılmış ve kent meydanı alan olarak ortaya çıkmıştır. Sevgili Başkan Tayfur Çiçek’in zoru başardığını söylemiştim. Gerçekten bu büyük bir başarıdır. Siyasilerin oy kaygısıyla cesaret edemeyeceği önemli bir olguyu gerçekleştirmiştir. Ben arkadaşım Tayfur Çiçek’in bu konuda kendi içinde çelişki yaşadığını düşünüyorum. Çünkü Başkan diyor ki; “Meydan yapma düşüncesi kulağa hoş geliyor ama kentin yatırımlar için paraya ihtiyacı var. Buraya AVM ve iş merkez, bodrumuna da otopark yaparsak kent merkezimize canlılık kazandırıp buradaki esnafın kaygılarına da cevap buluruz.” Oysa durum öyle değil. Bu kent gelişiyor ve gelişecekte. 2025 yılında 100.000 nüfusluk olacağını tahmin ettiğim bu kent yeni yeni kendisine ticaret alanları bulacaktır. Alınan kararların ne denli etkili olduğu Tire Devlet Hastanesi’nin yapılması anlatmaktadır. Kent birden bire bu yapı etrafında yoğunlaşmış ve kendisine yeni iş yeri alanları yaratmıştır. Siz bu türlü kararlar alırsanız Bahçekahve terk edilir, daha da fakirleştirilir. Oysa burayı bir yarışmayla meydan yaparsanız dilerseniz toprağın altına işyerleri de yapın şehrimizin coğrafi yapısı buna izin vermektedir. Burayı meydan olarak projelendirerek yayalaştırırsanız, Tire’nin en önemli eksiği olan MEYDAN ihtiyacı karşılanacak, Gümüşpala ve Atatürk caddeleri ve yakın sokaklar yayalaştırılıp cazibe merkezi haline getirilerek gezinti, dinlence ile özgürlük adına her türlü farklılıkların bir arada olduğu demokrasi olgusunun pekiştirildiği en önemli kamusal alanı yaratmış oluruz. Kamuran bey aslında bu konu gazetenin sayfasında ancak bu kadar ifade edilebilir. Çünkü sizin bu sayfalarda anlatacağınız daha birçok konu var. Umuyorum ki sizinle yaptığımız bu sohbet karar vericilerde etki yapar da kentin en büyük eksikliği giderilir. Ancak ifade etmem gerekir ki kentli kentine sahip çıktıkça kendisiyle ilgili kararlarla ilgilenip taraf oldukça kentli ve kentlilik bilincine sahip olacaktır. Nihat bey bizi aydınlattığınız ve düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim. Nihat KOÇ : Asıl bana düşüncelerimi söyleme fırsatı için ben size teşekkür ediyor ve bu konunun tartışılarak karara bağlanmasını öneriyorum. Bu güzel şehrimize kimlik kazandırmak istiyorsak “Marka Kent” olgusunun Tire’de gerçekleşmesini istiyorsak bu meydana bu kentin ihtiyacı vardır. Meydansız bir Tire sonsuza kadar eksik bir kent olarak yaşayacaktır. Bu yakalanmış çok büyük bir fırsattır. Bu fırsatı, bu şansı kaçırmamak gerekir. Ropörtaj: Kamuran KIZILBOĞA Fotoğraf: Ali YILDIZ (Büyük Tire Gazetesi)
Editör: Haber Merkezi