Geçen haftayla birlikte eğitim – öğretim yılının ilk yarısını tamamlamış bulunmaktayız. İlk ve ortaöğretim öğrencileri karnelerini aldı. Sıcağı sıcağına bu konuyu ele almak istemedim, sinirler yatışsın diye bugünü bekledim. Notlar nasıl? Kaç zayıfınız var? Evet size soruyorum, çocuklarınızın kağıt parçası üzerinde ki rakamlarını ölçüt olarak alanlara. Elbette ki siz elinizden gelenin en iyisini yapan, yapmaya çalışan ebeveynler olarak çocuklarınızın gelecekte rahat bir iş, kariyer ve maaşa sahip olup sizin geçmişte çektiklerinizi çekmelerini istemezsiniz. Tabi ki sizin ve çocuğunuzun hayali, iyi bir üniversiteyi kazanmak. 

Ne yazık ki ezberci bir eğitim sistemimiz var ve bu duruma gerekli önlemler alınmıyor yıllardır. Yapılan kamuoyu yoklamaları, toplumun eğitim sistemini ezberci gördüğü, Milli Eğitim okulları’nın istenilen ölçüde eğitim veremediği, bunun yerine özel okullara imkanlar ölçüsünde çocuklarını kaydettirmek istedikleri görülmektedir. Özel okullar da sınav başarısına odaklanmış bulunmaktadır. Öğrencilerinde büyük çoğunluğu zaten eğitimi ezberci bulmaktadır.
İyi bir lise, iyi bir eğitim demektir. Nasıl bir eğitim ve ders ki sınavdan sonra unutuluyor. 12 yıl zorunlu eğitimden sonra, ne matematiği, ne yabancı dili, onu da bırakın dilimiz olan Türkçe’yi doğru öğrenebiliyoruz. Her sene daha iyi olduğu iddia edilen sistem konuluyor hipodroma. Tüm yazımı çoğul olarak kullandım, çünkü koşacak olan at sadece kendini temsil etmiyor, aileleri de kapsıyor. PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı)’nın yaptığı araştırmaya göre 57 ülke içinde Matematik’te 45. Fen Bilimleri’nde 47. Okuma Becerisi’nde 39. Sıradayız. 

Eğitim sisteminin yetersizliği artık en yetkili ağızlar tarafından da dillendirilmeye başlandı. Milyonlarca, okuduğunu anlamayan, yabancı dil becerisi kazanamamış, matematik bilmediği için soyut düşüncenin gelişmediği, analiz yapma düzeyi düşük olan, bütünsel düşünme yeteneği gelişmeyen öğrenci kitlesi ile karşı karşıyayız. Cumhuriyet’in ilk yıllarında çizilen eğitim hedefi maalesef son yıllarda sulandırılmıştır ve eğitim sistemi yapboz haline gelmiştir. Bölgeler arası dengesiz altyapı ve nitelikli öğretmen dengesizliği, eğitimi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. İlk ve ortaöğretim okullarında eğitim, parası olanın iyi imkan bulduğu ve daha iyi şartlarda eğitim gördüğü durumu haline gelmiştir. Ailenin maddi durumuna göre özel okullara yöneldikleri görülmüştür. 

Hem toplum olarak, hem öğretmenler olarak çocuklara sadece sınav aşılanmaktadır ve bu da okul da öğrenilmesi gereken bir çok şeyi yok etmektedir. Çocukların hiç bir alanda dünya görüşü gelişmiyor eleştirisi sık sık yapılmaktadır. Yabancı dil eksikliği yanında yazı ve anlatım bozukluğu sıkça yaşanmaktadır. Yoğun ders yükü, sınav kaygısı öğrencilerin hemen hemen tüm zamanını aldığı için öğrencilerin sanat, spor ve kendini geliştirecek zamanının olmadığı bilinmektedir. Eğitimin amacı olan yaşama sevincini kazandırmak, düşünme yöntemi ve etrafta olup biteni analiz etme yeteneğinin kazandırılması için ders çeşitliliği yerine, varsa yoksa üniversiteye hazırlanmak her şey olmuştur. Çoğu öğrenci etrafında olup biteni anlamadan büyüyor ve çoğu şeyde eksik kalıyor. 

Nitelikli insan yaratmak bir ülke’nin en büyük amaçlarından biri olsa gerek, çünkü nitelikli bir insan ülkesini geliştirebilir, kendisini geliştirebilir, topluma fayda sağlayabilir ve dünya’yı değiştirebilir. 
Şunu da belirtmek gerekir ki, Türkiye de 126 bin öğretmen açığı var ve atanamayan öğretmen sayısı 350 bin, bu durumu anlamak geçekten mümkün değil. Bir ülke için eğitim çok önemlidir, umarım bizim ülkemizde de bir an önce eğitime gereken önem verilir. Lütfen okuyun okutun, okumak sizleri aydınlatır.

Bu yazımda benimle fikir alışverişi yapan, bilgisini ve düşüncelerini paylaşan sevgili dostum, İzmir Kent Konseyi Tanıtım ve Medya Grubu Başkanı Gözde Ceyhanbaşı’na teşekkür ederim. 
Hoşçakalın, sevgi, saygı ve dayanışmayla kalın.