Dünyaya gelmeyi ben istemedim. Ben istemedim kargaşanıza dahil olmak, ben istemedim kirlettiğiniz havayı ciğerlerime çekmek, siz istediniz, ben doğdum! Ben belirlemedim cinsiyetimi. Ben bilmem belden aşşağısını, belden aşşağı indirgenen namusu. Ben bırakmadım size namusumun bekçiliğini; siz aldınız. Siz dahil ettiniz zihninize ne sığdırdıysanız benim hayatıma… Kız doğdum; pembeyi siz yakıştırdınız bana. Eteği siz geçirdiniz üstüme, siz verdiniz elime daha küçücükken bezden bebeği. Kadın olmadan ayırdınız cinsiyetleri, kocaman kalın çizgilerle… Kültür dediniz, örf dediniz, adet dediniz; kadınları ötelediniz. “Önce erkek konuşur, “sus” dediniz. “Erkek adam küfür eder, yut” dediniz. “Sen erkeksin, göster amcalara teyzelere” dediniz. “Sen kızsın kapa bacağını otur” dediniz… Sünnet dediniz; cümle aleme Kur’an okutturdunuz, düğün yaptınız. Oğlum erkek oldu diye göğsünüzü gere gere gezdiniz, altınlar taktınız, yetmedi kestiğiniz et parçasını pilava kattınız… Kızınız regl oldu; utandınız. Aman kimse görmesin diye kırk takla attınız. Hiç bir şey anlatmadan sorumluluğu sırtına attınız. Ne düğün ne dernek, ne Kur’an ne haber ne şerbet… Genç kızlığa giren kızınıza ancak hakaret… Evlendirdiniz, bir çarşafın peşine düştünüz, “bu kadın utanır mı? yıkılır mı?” demediniz. Kız çocuğu öyle kahkaha atmaz, bacağını ayırarak oturmaz, sokakta oynamaz, bisiklete binmez, hoplamaz zıplamaz, erkek çocukla konuşmaz, aşık olmaz, her işte çalışmaz, gece sokağa çıkmaz, maz maz maz…

Yüce Yaradan neden yarattı o zaman kadını? Yasaksa, bu kadar sınırlandırılması gerekiyorsa, neden yaşam hakkı verdi?

Sen onu daha küçücük masum bir kız çocuğuyken şehvet unsuru gör diye mi? Üç buçuk yaşındaki bedenine kirli ellerinle uzan, o küçücük yavruyu toprağa göm diye mi?

Ya da 9 yaşında babasının kanı-karındaşı her gelişinde şeker getiren, saçlarını okşayan bir tane amcası bir odaya zorla sürükleyerek ağzını kocaman elleriyle kapatıp hayatını yıksın ve onu ölüme sürüklesin diye mi?

12 yaşında kendisinden tam yirmi yaş büyük bir adama satılsın diye mi? Ya da kazandığında deliye döndüğü üniversiteden evine dönerken bindiği dolmuşta, sona kaldığı için üç “adam” onu ormana götürüp ellerini kollarını bağladıktan sonra saatlerce işkence ve tecavüz edip yakarak öldürsün diye mi?

Sevdiği, aşık olduğu çocuğun evine gittiği için mi hak etti öldüresiye dayak yemeyi, tecavüze uğramayı, baltayla parçalarına ayrılıp çöp poşetine koyulup çöpe atılmayı? Bu kadar mı değersizdi gözünüzde o güzel bedeni?

Bu kadar mı kolay ….spuydu bir kadın güldü diye, konuştu diye, eteğinin boyuna göre? İçtiği sigaraya, aşık olduğu adama, mahallede gezdiği sokağa, fakirliğine, zenginliğine, çalıştığı işe göre mi, yoksa göğüsleri var diye, okudu diye, okumadı diye, sadece sevdi diye mi? ASLINDA KADIN DOĞDU

DİYE mi …spuydu!!!

Eline, beline, diline sahip olamayan senin eserinim ben, uydurma “töre”nin eseriyim, hak etmediklerimi yaşayan küçücük bir bedene sıkışmış “bir küçük insanım” ben…  Bizim örfümüzde, âdetimizde; kadına el kalkmaz, kadına kıyılmaz, kadın okutulur, kadın oturmasını da bilir kalkmasını da, yuvasını da bilir, işini de, aileyi de bilir, huzurunu da…

Kadın namusuna halel getirmeden yaşamasını da bilir.

Sana düşen yargılamak değil, düzgün yetiştirebilmek, sadece cinsiyet olarak değil gerçekten adam gibi çocuk yetiştirebilmek. Yetiştirirken kıymet vermek, emek vermek, insani değerleri öğretebilmek.

Ötesini merak etme; yeter ki sen ELİNE, BELİNE, DİLİNE SAHİP OL!!!