Öncelikle belirteyim, bu bir seçim değil. Bu referandumun parti tutmakla bir alakası yok. Oylama sonunda ne iktidar değişecek, ne de cumhurbaşkanı. Her ikisi de 2019’a dek görevlerinde olacak. Bir kez daha söylüyorum. Her ne kadar iktidar ve yandaş medya olayı buraya sürüklese de bunun CHP, AKP, MHP veya HDP ile hiçbir ilgisi yok. Burada ülkenin rejimi, geleceği oylanacak. Bu böyle biline.

Mecliste kabul edilen yasa maddelerini tek tek yazmaya gerek yok. Her yerde yazıyor. Sadece Cumhurbaşkanı yetkilerine değineceğim. Milletvekillerini, bakanları, yargı mensuplarını, üniversite rektörlerini, AYM’nin 12 üyesini(zaten 15 üye) seçecek. OHAL ilan edebilecek. Bütçe hazırlayıp kanun hükmünde kararname çıkarabilecek. Bir suç işler veya hata yaparsa Yüce Divan için en az 400 oy gerekli. Diyelim ki 400 oy kabul etti(imkânsız ama) bu kez meclisi feshedebilecek. Diyelim ki feshetmedi meclis yargıya havale etti. Cumhurbaşkanı AYM’nin 15 üyesinin 12’sini seçtiği için bu kurumun aleyhte karar vermesi mümkün mü?   

“Evet” diyeceklere özellikle sesleniyorum. Bağımsız yargısı, bağımsız kurumları olmayan, hata yapanın denetlenmediği, meclisin devre dışı bırakıldığı, tüm yetkilerin bir kişiye verildiği bir ülke dünyada nerede var? Bakın ABD’ye. Trump’un aldığı kararı nasıl iptal ettiler. Fark orada yargının bağımsız olması. Birini çok sevebilir, çok saygı duyabilir, güvenebilirsiniz. Ancak yukarıda saydığım tüm yetkilerin bir kişiye verilmesi, denetlenememesi sadece ve sadece diktatörlüklerde, krallıkla yönetilen ülkelerde görülür. Ya lideriniz değil de başkası seçilirse, o zaman ne olacak?

Basit bir örnek vereyim. Apartmanınıza bir başkan seçtiniz. Denetçi dahil tüm yöneticileri başkan seçecek ve bu da yetmez daha iyi ve etkili yönetebilmek için tüm apartman sakinleri tapularını da yeni seçilecek olan başkanın üstüne yapacak deseler siz o toplantıda ne cevap verirsiniz? Bu anayasada yazmıyor demeyin. Kanun Hükmünde Kararname ile istediği kişiyi istediği yere atayıp, istediği kişinin mal varlığına el koyabilecek. En güzel örnek varlık fonu. Bu konuyu gelecek yazımda açıklayacağım.

 Yol, köprü yaptılar saçmalığını bırakın. Sağlık hizmetlerini iyileştirmişleri bir yana koyun. Bunları elbette yapacaklar. Önceki yolları, barajları, köprüleri kim yaptı? İyi yapılanlar alkışlanır. Görevleri bu zaten. Ülkeyi yönetmek, halkı rahat ve huzur içinde yaşatmak için oraya gelmediler mi? Şimdi elinizi vicdanınızın üzerine koyup şu soruma yanıt verin: “15 yıllık iktidarları boyunca iktidarın savunup uyguladığı, buna karşı çıkanlara “vatan haini” damgası yapıştırdığı; sonunda iktidarın haklı, karşı çıkanların haksız çıktığı tek bir politika var mı?

Örneğin Suriye politikası. Ne işimiz vardı Suriye’de? Onların içişlerinden bize ne? Karşı olanlar “Esed”çi oldu. Ancak bu yanlış politika şimdilik 65 şehide mal oldu. O şehit analarına sorun bakalım, mutlular mı bu politikadan? Sonunda ne oldu? Bakanınız Kurtulmuş Suriye politikasının başından beri yanlış olduğunu söyledi. İyi de bunun bıraktığı enkaz ne olacak? Örneğin Balyoz, Ergenekon ve 3 Temmuz kumpası. Savcısı bile oldukları bu davalara karşı çıkanlar darbeci ilan edildi. Sonunda “kandırıldık” deyip işin içinden çıkıldı. Ancak o süreçte kaç kişinin yaşamı karardı biliyor musunuz?

Örneğin Fetö Olayı. Büyük dostlarıydı. Uyardık, orduya bile sızdılar, dedik. “Buna kargalar bile güler” denmedi mi? Her yerde övgüler yağdırıldı. Biz düşman olduk. Sonunda “Allah bizi affetsin, yanılmışız” dediler. İşlerine gelmeyen herkes şimdi Fetö’cü ilan edildi. Örneğin barış süreci. Yanlış, uyuyan yılanı uyandırıyorsunuz, dedik. “Şehit haberleri gelsin mi istiyorsun?” dediniz. Yanıldık, hata ettik” diyerek bu politikadan da geri dönüldü. Yanlış yapan siz, yaşamını yitiren asker, polis ve binlerce yurttaşımız, harabeye dönen ülke. Yanlışı yapan muhalefet mi?

Örneğin Rus uçağının düşürülmesi. Yanlış dediğimde “Rusya’dan mı korkuyorsun?” deyip Rusya’ya karşı tek başınıza savaşa bile gidecektiniz. Rusya’ya posta koyanları alkışladınız. Sonunda “O uçağı Rusya ile ilişkimizi çekemeyen Fetö düşürdü” diye özür dilendi. Milyarlarca dolar yitirildi. Örneğin ekonomi politikası. Kâr eden kurumlar değerinin çok altında satıldı, halk uyutuldu. Ekonomi harika dendi. Şimdi satılacak yer kalmadı, döviz uçtu, devalüasyon(paramızın değer kaybı) % 40. Turizm çöktü. “IMF’ye borcu bitirdik” diye hava atanlar(bazıları IMF’ye borç verdiğimizi sanıyor) dış borcun 3 katına 400 milyar dolara çıktığını bilmek istemiyor.

Tüm bunlara karşın hangi mantık, gerekçe ve akılla her konuda yanılan, kandırılan, aldatılan bir iktidarın başkanlık denen tüm yetkileri tek bir kişiye devrettiği anayasa değişikliğine “evet” diyorsunuz? İktidar size niçin “evet” diyeceğinizi açıklıyor mu? Söyledikleri “CHP, HDP, PKK, Fetö hayır diyor.” Demiyorlar ki mantık bunu gerektiriyor. Hiç şüpheniz olmasın yarın başkanlığı kaybederlerse tıpkı öncekiler gibi “Hata ettik” diye karşınıza çıkacaklar. “Yanlış yaptık” denince kurtulunmuyor. Her yanlışın bir bedeli, bir faturası var. Ölenlerin, zarar gören insanların “ah”ında siz de varsınız.

Atatürk isteseydi padişah olurdu. Ama O demokrasiyi seçti. Evet, O da tek adamdı, ama o günkü koşullar onu gerektiriyordu. Tek adamlığında bile bağımsız yargıyı, meclisi savundu. Diktatör olmadı. Onun için bugün bile seviliyor. 17 Nisanda oylamanın sonucu “Hayır” mı, “Şer” mi belli olacak. Sonuç ülkemiz için hayırlı olsun. Saygılarımla hoşça kalın.