1 Mayıs cuma günü sözde işçi, aslında polis bayramıydı. Nasıl mı? İstanbul Taksim Meydanı’nda devlet 21 bin polis, 64 TOMA, 5 helikopter ile bayramı kutladı!  İşçi Bayramı olsaydı özgürce Taksim Meydanı’nda toplanılır, müzikler eşliğinde halaylar çekilirdi. Ama kendi partilerinin mitingi için metroya ek seferler koyan, ülkenin her yerinden otobüs kaldıran iktidar, konu 1 Mayıs olunca otobüs ve metro seferlerini iptal etti, bölgedeki tüm yolları trafiğe kapattı. Bırakın karadakileri vapur seferlerini bile iptal etti. Yetmedi hava trafiğini yasakladı. Yani şu dendi: Bayram sizin neyinize, siz evinizde uslu uslu oturun. Biz polisimizle sizin yerinize Taksim’de bayramınızı kutlarız.

Zavallı İstanbul polisi iktidarın elinden ne çekti? İzinlerinin iptal olduğuna mı yansınlar, toplumca yine kötü polis olarak anılmalarına mı üzülsünler? Gerçekten acıyorum. İçlerinde insancıl duygular taşıyanlar, keşke müdahale etmesek diyenler elbette var. Müdahale etmeseler her şey normal gidecek, kimsenin burnu bile kanamayacak. Cumhurbaşkanı bir gün önce “İlla oraya on binlerce gidip 'Taksim'de toplanacağız' derseniz bunun adı anma olmaz, bunun adı kaos çıkarma olur.” demedi mi? Oysa 2007 Cumhuriyet Mitinglerinde bırakın on binleri, milyonlar alanlara toplandı. Polis müdahale etmedi. Bir tane olay çıktı mı? Ama iktidar kendi hırsı için Taksim’i yasaklıyorsa, tepeden gelen emir varsa ne yapsınlar?

2010’da “1 Mayıs 2010 Türkiye’nin tabuları yıkışının, nasıl değişip olgunlaştığının, tahrik ve provokasyon korkularından nasıl sıyrıldığının somut bir abidesi olmuştur. Taksim Meydanı ile ilgili verilen karar, AKP iktidarına nasip olmuştur.” diyen bu iktidar, o dönemin başbakanı Erdoğan değil miydi? Ve o yıldan sonra iki yıl 1 Mayıs Taksim’de bayram havasında geçmişti. Demek ki sorun oraya çıkanlarda değil. Eylemcilere vandal diyenler kendi polislerine emir verip her yeri savaş alanına çevirtenlere baksınlar. 1 Mayısta Taksim’de göze çarpan bir başka nokta elleri sopalı kişilerdi. Emniyet güçleri bunlara neden engel olmaz. Yoksa yukarıdan öyle mi talimat geldi. TV’de iki kişiyi döven elleri sopalı bu kişiler polislerin kendilerine teşekkür ettiğini söyledi. Doğru ise gerçekten korkunç.

Gelelim o gün yaşanan olaya. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Beşiktaş'ta gözaltına alınan eylemcilerin emniyete götürüldüğü otobüse binmek istiyor. Binme gerekçesi otobüse alınan 16 yaşındaki gencin araç içinde şiddet görmesi. Ancak otobüsü kullanan kişi iddiaya göre, Erdoğdu'ya el işareti yapıp aracı milletvekilinin üzerine sürüyor. Erdoğdu, araca alınmayınca aracı yumruklayıp "Ben de geleceğim, beni de alın" diye bağırarak otobüsün ön kapı camını kırıyor. Basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Üzerimize araba sürüyorlar, masum çocukları tahrik ediyorlar. Bir şey yoktu burada. Polis illegal, halkım legal. Çocuklara işkence ediyor, gözaltında kızları taciz ediyorlar" iddiasında bulunuyor.

 Şimdi kendisine diyecekler: “Sen nasıl vekilsin?” “Şovunu iyi yaptın” “Sen nasıl devlet malına zarar verirsin?” O gece Beyaz TV’de biri de çıkmış bağırıyor: “Paralelle kucak kucağa işbirliği içindesiniz.” Neymiş, Fethullah ile ABD’de görüştüğünde O’nun ne olduğunu bilmiyormuş. Be adam, her şeyi paralele yüklemekten vazgeçin. Siz değil miydiniz, kucak kucağa paralel dediğiniz cemaatle Ergenekon, Balyoz kumpaslarını hazırlayan? O zamanlar bunlar kumpas dediğimizde TV’lerde gerdan kıra kıra, keyifle program yaparken aklınız neredeydi? Polis haklıymış! Haklıysa, şiddet yapmıyorsa neden aracın içini görüntüleyen kameraları kapatır?

Öncelikle Aykut Bey adam gibi bir vekil. Şovu falan bırakın adam çok önemli bir şeyler söylüyor. Kızlar taciz ediliyor, çocuklar taciz ediliyor, diyor. Otobüsün içinde polislerin ne hakaretler ettiğini gezi parkında gözaltına alınanlardan çok iyi biliyoruz. Ben orada haksızlığa tahammül edemeyip kendini sinirden kaybetmiş bir milletvekili gördüm. Şov arayanlar “Eeey” diye başlayan konuşmaların yapıldığı lüks salonları izlesin. Dinimiz “İbadet gizli yapılır.” demesine rağmen ardında medya ordusu ile namaza gidip görüntületenleri hatırlasın. “Kamu malına zarar veriyor” sözüne gelince. Kamu malını peşkeş çekiyor, yıllık gelirinin çeyreği etmeyen fiyata satıyorlar. 1150 odalı saraylar yapıyor, ayakkabı kutularında dolarlar, avrolar biriktiriyor, milyon dolarlık Mercedes’ler, uçaklar, helikopterler, gemicikler alıyor, İsrafın, tüketim çılgınlığının dibine vuruyorlar. Sayıştay raporunu meclise getirmiyorlar. Sizden çıt yok. Ama bir cam kırılınca hemen “Kamu malına zarar veriyor.” Kusura bakmayın komiksiniz.

Sonuç ve çözüm olarak: Benim iktidara bir önerim olacak. Akıl vermek benim haddime değil, ama atalarımız “Akıl akıldan üstündür” demişler. Sayın hükümet, 1 Mayısta yurdun her yerinden getirdiğin 21 bin polis yerine oraya bin polis göndersen, bunlar alana girenlere engel olmayıp orada provokasyon yapanları yakalasa daha kolay olmaz mı? Hatta 1 Mayıs öncesi sendika liderleri ile toplantı yapsanız, onlardan da bu provokatörlere engel olmalarına dair söz alsanız olaylar bu hale gelir mi? Sen polisine emir ver, elinde pankartlarla bayramlarını kutlamaya gelenleri engelle, kışkırt, elleri sopalı kişilere dokunma. Sizden 1 Mayısı polis bayramı olmaktan kurtarmanızı istiyorum. Ben tekrar ediyorum, burada suçu emniyet güçlerinde bulmuyorum. Ne yapsınlar. Ülkemizde sözde bağımsız yargının hâkimini bile aldığı kararı beğenmeyip terör örgütü kurma suçlaması ile görevden alarak tutuklayan iktidara karşı mı gelecekler. Çok zor. Saygılarımla, hoşça kalın.