Syn. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta İstanbul’da katıldığı Birlik Vakfı 30. Kuruluş Yıldönümü toplantısında beklenmedik bir çıkış yaptı.
“Eğitimde ve kültürde 13 yılda arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz, hedeflediğimiz ilerlemeyi, kaydedemediğimizi üzüntüyle ifade etmek istiyorum. Bunu başarmamız, bunu gidermemiz lazım. Müfredatı süratle geliştirmemiz, güçlendirmemiz gerekiyor. Bunu hallettiğimiz zaman, inanıyorum ki gençliğimiz çok daha farklı bir şekilde gelişecektir” dedi. 
Birlik Vakfı’nın 30. kuruluş yıldönümünde konuşan Cumhurbaşkanı syn. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de 13 yılda tarihi bir değişime, dönüşüme hep birlikte şahit olunduğunu belirtti.
 “Ancak bu süreçte iki alanda, eğitimde ve kültürde arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz, hedeflediğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi üzüntüyle ifade etmek istiyorum. Eğitimde alt yapıyı, fiziki imkânları güçlendirdik ama eğitimin, öğretimin içeriği konusunda, müfredat konusunda çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun şekilde yetiştirme hususunda aynı başarıyı gösterebildiğimizi maalesef söyleyemiyorum. Ama vakit geçmiş değil” diye uyardı.
13 yıl Türk siyasi hayatının karar mercii olan Cumhurbaşkanı syn Erdoğan’ın yukarıdaki ifadeleri aslında iki noktanın altını çizmekte. 
Kültür ve Eğitim…
Bu iki önemli ayak; ulusları var eden ve geleceğe emin adımlarla taşıyan önemli unsurlardır.
Her iki alanda da AK partinin başarıyı geciktirdiği en yetkili ağızdan dinlemek bizim için gerçekten de sürpriz olmadı.
‘Zararın neresinden dönerseniz kardır’ sözü gereğince geç kalınmış bir kabullenişin ardından biran evvel ciddi düzenlemeler yapılırsa neden olmasın..
Bu iki alandaki serzenişlerin sebeplerine kısaca değinmek isterim.
Kültürden başlayalım…
Yıllardır kendi milli değerlerine sırt çeviren, milli ve manevi değerlerle kavgalı bir misyona teslim edildi KÜLTÜR’ ümüz. Tam ellerinden alındı dedik ve 13 yıldır hep bir beklenti içerisine girmiş olsak ta  sesimizi duyuramayışımızın belki bir gün ümitleriyle bekleyişlerimizin sancısını çektik, evet ülkede o kadar çok eksiklikler vardı ki anca sıra geldi diyelim ilk sırada olması gereken sorunlar için..
Ve maalesef bugün tüm bunların arasında sıyırılıp geldiği nokta kendi vatanında tam bir Batı mukallidi nesiller…
Örneğin, o muhteşem şiirleriyle son yüzyılın şiirdeki zirvesi Mehmet Akif’i tanımayan, Tarihi kadim medeniyeti o usta kalemiyle anlatan Ahmet Hamdi Tanpınar’dan habersiz, Bayrak şairi olarak tanınan şiirin inceliklerini günümüze taşıma başarısının ardındaki Arif Nihat Asya’dan habersiz bir nesil. Batı şehirlerindeki mimarı heyhulelere hayranlıkla bakarken bütün çağların mimari dehası Mimar Sinan’ı göremeyecek kadar kör, müziğin tüm inceliklerine sahip Itri’den habersiz bir kuşak… İçim acıyarak ifade ediyorum ki hemen her sahada kendi değerlerine ecnebi….
Evet ülkenin Cumhurbaşkanının bu durumdan  rahatsızlığı gerçekten de önemli.. 
Zira kültürdeki hastalık teşhis edilmiş görünüyor…
Gelelim eğitim sahasına…
Kültürden çok çok daha vahim durumda..
İsminin önünde Milli olması ise daha da vahim..
Cumhurbaşkanı’nın  özellikle müfredat üzerine dikkat çekmesi elbette önemli ancak bir gerçek var ki yemek pişirmesini bilmeyen aşçının önüne en iyi malzemeyi verseniz ne mana!…
Sözüm ağır gelmesin dostlar, eğri oturup doğruyu konuşalım bugün birçoğunun demiyorum hemen hemen herkesin parti kulislerinin dahi eğitimle ilgili rahatsızlıklarını biliyoruz çünkü hepimizin endişesi gelecek nesil ve biliyoruz ki her şeyin başı eğitim..
Burada bir örnek vermek istiyorum.
Bakınız bugün gece gündüz canını ortaya koymuş her sabah evden çıkarken eşiyle helalleşen emniyet güçlerinin sarf ettiği eforu eğitimcilerimiz bu alanda sarf etse belki bugünleri yaşıyor olmazdık. Elbette istisnalar var ama iyileştirme için yeterli değil. Bugün emniyet güçleri ülkedeki terörü temizlemek için gece gündüz mücadele ederken kaç tane eğitimcimiz idarecilerimiz bu alanda eğitime yönelik çalışmalar yaptı? İzmir için konuşmam gerekirse hiç..
Eğitim bugünkü iktidarın eline geçtiği yıllarda büyük bir sevinç yaşamıştık. Elbette ki iyileşmeler oldu asla inkâr edemeyiz ancak bu iyileştirmeler hep üst merciden gelen öğretmen ve öğrencilerin teknik alandaki sıkıntılarını giderme açısından faydalı oldu, maalesef eğitimcilerimiz çoğu zaman kendilerine sunulan fırsatların hakkını veremediler,  özellikle de son iki üç yıldır ipin ucunu iyice kaçırmış bir milli eğitimle karşı karşıyayız.
Syn Cumhurbaşkanım azminize, ülkenize ve İslam âlemine olan hizmet aşkınıza, iyi niyetinize zerre şüphem yok, eğitim ve kültürde hastalığa teşhis koymanız çok önemli ancak mesele müfredattan öte o müfredatı nesillere yansıtacak eğitimcilerin idarecilerin ve hatta bürokratların tekrar elden geçmesinde…
Maalesef şuanda içerde kendini kamufle etmiş amacı hizmet olmayan bir sürü güruh koltuklarının tadını çıkarırken, çocuklara gençlere velilere karşı hiçbir projesi olmayan ufku tıkalı heyecanları şahsileşmiş ihtiraslarının kurbanı eğitim ve idarecilerle bu sorunun çözüme ulaşması zor.
Evet daha önemlisi o müfredatı uygulayacak insan faktörü…
Yani; “öğretmen”, “Eğitim yöneticisi…”
Eğitim, kendini yenilemekten uzak, önyargılı, sevgisiz kişilere teslim edilmeyecek kadar önemli..
Eğitim, bir gün bile idarecilik yapmamış, eğitim yöneticiliği koltuğuna oturanlara teslim edilmeyecek kadar değerli…
Eğitim, çocukları eğitimi bir kenara bırakıp birbirlerinin ayağını kaydırmak için enerji harcayanlara alet edilemeyecek kadar değerli…
Eğitim, her işte olduğu gibi liyakati önde tutacak kadar değerli önemli..
Bakın sadece bir iki örnek vermek istiyorum, belli bir akımın hakim olduğu semtlerde bu akımın hakimiyeti maalesef okullara da yansıyor, idareci o düşünceye yenik düşmek onun sözünü dinlemek zorunda, oysaki mahallelerde uçurumun kenarında olan neslin kurtuluş yeri okullar olmalıydı değil mi?.. Batıda olmasına rağmen can korkusu olduğu için belli zihniyetlere göz yuman idareciler var, okulları ele geçiren küme küme çocuklara devlet ve millet aleyhine çalışmalar yapan zihniyetler hala iş başında..
İşte böyle syn Cumhurbaşkanım keşke sizin hassasiyetiniz zerresi başa tutturulan idarecilerde de olsa, istisnaları tenzih ederek söylüyorum ki özellikle eğitimde işler şuana kadar hiç iyiye gitmedi bundan sonrası için yine de ümitliyim ama bu kadrolarla değil..
Not: emniyetin ordunun temizlediği terör bir gün eğitimde karşımıza çıkarsa bunun tek sorumlusu bugünkü koltuk sevdalılarıdır..
Kelle koltukta terör belasını temizleyip canlarını veren şehit düşen vatan evlatlarının karşısında yağlı koltuklarında koltuk kapmaca oynayan idareciler bürokratlar arada bir o şehit haberlerini izlerseniz vicdanınız belki bir gün dirilir…
SORULMALI!
Türkiye’nin en büyük illerinden biri olan İzmir, eğitimin bir numarasının görev alanı içinde kaç kardeşlik projesine imza attığı… 
Türkiye’nin en batısında 13 yılda devletine sahip çıkan nesiller yetiştirip yetiştirmediği.. 
Zira ülke geneline bakıldığında sokak terörünün en önemli aktörleri okul çağındaki çocuklar ve gençler teşkil etmekte. 
Devletin bekasına sahip çıkması gerekenler nasıl bir eğitim siteminden geçiyor ki kalem tutması gereken eller silah ve molotof tutabiliyor?
Özellikle 13 yıl önce ilkokula giden çocuklar bugün 20 yaşında devletin polisine askerine ellerine tutuşturulan silahları doğrultuyorsa bir yerlerde ciddi hatalar yapıldığını göstermiyor mu?
13 yılın sonunda hatalarla yüzleşmek ve bu hatalardan ders alarak büyük ve güçlü bir Türkiye olarak daha büyük hedeflere ilerlemek istiyorsak canımız acısa da ciddi teşhisler ve öz eleştirileri yapmak zorundayız.
Zira başka Türkiye yok.
Bu ülke hepimizin…
            Vesselam..