Eğitim Sen Tire Temsilciliği 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yaptığı yazılı basın açıklamasında, barış mesajı vererek, “Ortadoğu coğrafyasında barışı hep birlikte inşa etmeliyiz.” Dedi.

 

Ercan ÇELİK

 

20. yüzyılın en kanlı savaşı, 1 Eylül 1993 tarihinde Nazi ordularının Polonya’ya saldırmasıyla başladı. Bu saldırıyla başlayan 2. Dünya Savaşı’ndan 60 milyon kişi hayatını kaybetti. Bugünün unutulmaması için de 1 Eylül  tarihi Dünya Barış Günü olarak ilan edildi. 

Dünya Barış Günü dolayısıyla yazılı bir basın açıklaması yayınlayan Eğitim Sen Tire Temsilciliğinin açıklamasında özetle şu ifadeler yer aldı;

“Savaş üzerine yazılan onca kitap, şiir, türkü varken savaşı kazanmak için geliştirilen yığınla strateji, formül ve teori arasında barış diye haykırabilmek cesaret işidir. Gücünü silahtan değil; fikirlerinden alanlar tarihte iz bırakacaktır. Silahların gölgesinde büyüyenler olarak bizlerin barış üzerine düşünmeye ve onu yaşamaya ihtiyacımız var.

Barışı unutursak eğer özgürlük, eşitlik ve demokrasi kavramları her zaman eksik olacaktır.

Hep savaşta bir taraf olmakla kurulan cümleler bizi yeni bir geleceğe taşımayacak. Çünkü  barışın kazanıp kaybedeni olamaz; barış bütün dillerin, kültürlerin, halkların ve inançların  birlikte yaşamayı öğrenme sürecidir. Hepimizin hem öğrenci ve hem de öğretmen olmayı  aynı anda başarabildiği noktada barışın tarihi yazılır. Savaşlarla çizilen sınırlar bugün yeni savaşların doğmasına neden oluyor. Ortadoğu’da  acının ve zulmün ortasında yaşayan halklar bugün özellikle Filistin, Irak ve Suriye’de kör  bir vahşetin ortasında yaşam mücadelesi vermektedir. Yanı başımızda IŞİD çeteleri  tarafından soykırıma uğratılmak istenen Rojavalılar, Araplar, Türkmenler ve Ezidiler’in  yaşadıklarına seyirci kalındığı sürece bu topraklar ölüm kusmaya devam edecektir.  İslam’ı maske olarak kullanan IŞİD çeteleri bugün kadın, çocuk, yaşlı veya hasta demeden  büyük bir katliam yapmaktadır. Savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınanlar ise savaşın farklı  bir boyutuyla karşılaşmaktadır. Beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayamayan  sığınmacılar, ucuz işgücü olarak değerlendirilmekte; kadınlar ve çocuklar satılmaktadır. IŞİD’in silahlarla yaptığı kimliksizleştirme politikaları Türkiye’de temel ihtiyaçlarını  karşılamaya mecbur bırakılmakla başarılmak istenmektedir. İnsanlığın doğum yeri olan  Afrika’da Boko Haram adlı örgüt okula giden 200’ün üzerinde kız çocuğunu kaçırarak  türlü işkencelerde bulunmaktadır. Üzerinden aylar geçmesine rağmen hala evlerine  dönmeyen kız çocuklarının şahsında insanlık tarihinin savaşla imtihanı hiçbir kazananın  olmayacağı bir denkleme sürükleniyor. Türkiye’nin savaş konusunda sabıkası bir hayli kabarıktır. 40 yıldır binlerce insanın ölümüne neden olan savaşı bitirme noktasında devletin takındığı tutum ortada. Kürt  halkının taleplerine kulak vermeyen, barışa giden yolların önemli aşamalarından biri olan  müzakere sürecinin ilerlemesi için adım atmayan hükümet her zaman savaşı elinde ikinci  bir koz olarak tutmaktadır. Barışı gerçekleştirmek için yapılacak onca iş, atılacak yığınla  adım varken savaşın yaşattığı travmalardan medet umulmaktadır. Savaşı kışkırtan  duygular hep canlı tutulmakta, savaşın yarattığı yaraları sarmak bir yana daha fazla kan  akıtılmaktadır. Her yerde artan şiddet, zorbalık, taciz ve tecavüzler savaşların doğrudan sonucudur.

Ancak barışla birlikte;

• Özgür, eşit ve demokratik bir toplumda yaşayabiliriz.

• Kadınların ekonomik, sosyal, politik ve toplumsal hayata eşit katılımını  sağlayabiliriz.

• Çocukların haklarına saygılı olabiliriz.

• Adil bölüşüm ilişkilerini tesis edebilir, emekçilerin insan onuruna yakışır şekilde  çalışmaları ve yaşamaları için savaşa değil; eğitime, sağlığa ve geleceğimize bütçe  ayırabiliriz.

• Vergilerimizle gaz bombaları, ilaçlı sular, mermiler, bombalar alınmaz; beslenme ve  barınma gibi temel ihtiyaçlarımız ücretsiz şekilde sağlanabilir.

Savaşa karşı barışı savunma cesaretini gösterdiğimiz anda silah tüccarlarının çıkarlarına  karşı yaşamın değerini ortaya çıkarabiliriz. Savaşa bağlı yerinden edilen halkların göç  yollarında yaşadıkları zulmü ortadan kaldırabiliriz. Savaşa karşı barışın tarafı olursak  hakikatlerle yüzleşebilir, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması için adım atabiliriz.

Militarizmin ve şiddetin yaşamımızı kuşatan egemenliğine karşı barışla yaşamlarımızı  şekillendirebiliriz.

Barışı savunmak insanın insan gibi yaşamasını savunmaktır. Barışı savunmak  umudumuzu bilincimizle besleyerek savaşa karşı mücadeleyi yükseltmektir. Eğitim Sen

olarak şimdiye dek olduğu gibi barışı savunmaya devam edeceğiz. Savaş üzerine yazılan onca kitap, şiir, türkü varken savaşı kazanmak için geliştirilen  yığınla strateji, formül ve teori arasında barış diye haykırabilmek cesaret işidir. Gücünü  silahtan değil; fikirlerinden alanlar tarihte iz bırakacaktır. Silahların gölgesinde  büyüyenler olarak bizlerin barış üzerine düşünmeye ve onu yaşamaya ihtiyacımız var.

Barışı unutursak eğer özgürlük, eşitlik ve demokrasi kavramları her zaman eksik olacaktır.  Hep savaşta bir taraf olmakla kurulan cümleler bizi yeni bir geleceğe taşımayacak. Çünkü  barışın kazanıp kaybedeni olamaz; barış bütün dillerin, kültürlerin, halkların ve inançların  birlikte yaşamayı öğrenme sürecidir. Hepimizin hem öğrenci ve hem de öğretmen olmayı aynı anda başarabildiği noktada barışın tarihi yazılır. Savaşlarla çizilen sınırlar bugün yeni savaşların doğmasına neden oluyor. Ortadoğu’da  acının ve zulmün ortasında yaşayan halklar bugün özellikle Filistin, Irak ve Suriye’de kör  bir vahşetin ortasında yaşam mücadelesi vermektedir. Yanı başımızda IŞİD çeteleri  tarafından soykırıma uğratılmak istenen Rojavalılar, Araplar, Türkmenler ve Ezidiler’in  yaşadıklarına seyirci kalındığı sürece bu topraklar ölüm kusmaya devam edecektir.  İslam’ı maske olarak kullanan IŞİD çeteleri bugün kadın, çocuk, yaşlı veya hasta demeden  büyük bir katliam yapmaktadır. Savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınanlar ise savaşın farklı  bir boyutuyla karşılaşmaktadır. Beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayamayan  sığınmacılar, ucuz işgücü olarak değerlendirilmekte; kadınlar ve çocuklar satılmaktadır.  IŞİD’in silahlarla yaptığı kimliksizleştirme politikaları Türkiye’de temel ihtiyaçlarını  karşılamaya mecbur bırakılmakla başarılmak istenmektedir. İnsanlığın doğum yeri olan  Afrika’da Boko Haram adlı örgüt okula giden 200’ün üzerinde kız çocuğunu kaçırarak  türlü işkencelerde bulunmaktadır. Üzerinden aylar geçmesine rağmen hala evlerine  dönmeyen kız çocuklarının şahsında insanlık tarihinin savaşla imtihanı hiçbir kazananın olmayacağı bir denkleme sürükleniyor. Türkiye’nin savaş konusunda sabıkası bir hayli kabarıktır. 40 yıldır binlerce insanın  ölümüne neden olan savaşı bitirme noktasında devletin takındığı tutum ortada. Kürt  halkının taleplerine kulak vermeyen, barışa giden yolların önemli aşamalarından biri olan  müzakere sürecinin ilerlemesi için adım atmayan hükümet her zaman savaşı elinde ikinci  bir koz olarak tutmaktadır. Barışı gerçekleştirmek için yapılacak onca iş, atılacak yığınla  adım varken savaşın yaşattığı travmalardan medet umulmaktadır. Savaşı kışkırtan  duygular hep canlı tutulmakta, savaşın yarattığı yaraları sarmak bir yana daha fazla kan  akıtılmaktadır. Her yerde artan şiddet, zorbalık, taciz ve tecavüzler savaşların doğrudan  sonucudur.




EĞİTİM SEN

Ancak barışla birlikte;

• Özgür, eşit ve demokratik bir toplumda yaşayabiliriz.

• Kadınların ekonomik, sosyal, politik ve toplumsal hayata eşit katılımını  sağlayabiliriz.

• Çocukların haklarına saygılı olabiliriz.

• Adil bölüşüm ilişkilerini tesis edebilir, emekçilerin insan onuruna yakışır şekilde  çalışmaları ve yaşamaları için savaşa değil; eğitime, sağlığa ve geleceğimize bütçe  ayırabiliriz.

• Vergilerimizle gaz bombaları, ilaçlı sular, mermiler, bombalar alınmaz; beslenme ve  barınma gibi temel ihtiyaçlarımız ücretsiz şekilde sağlanabilir.

Savaşa karşı barışı savunma cesaretini gösterdiğimiz anda silah tüccarlarının çıkarlarına  karşı yaşamın değerini ortaya çıkarabiliriz. Savaşa bağlı yerinden edilen halkların göç  yollarında yaşadıkları zulmü ortadan kaldırabiliriz. Savaşa karşı barışın tarafı olursak  hakikatlerle yüzleşebilir, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması için adım atabiliriz.

Militarizmin ve şiddetin yaşamımızı kuşatan egemenliğine karşı barışla yaşamlarımızı şekillendirebiliriz.

Barışı savunmak insanın insan gibi yaşamasını savunmaktır. Barışı savunmak  umudumuzu bilincimizle besleyerek savaşa karşı mücadeleyi yükseltmektir. Eğitim Sen  olarak şimdiye dek olduğu gibi barışı savunmaya devam edeceğiz.”

Editör: Haber Merkezi