Kuvayi Milliye Eğitim Sendikası, yayınladığı deklarasyon ile Türk eğitim sistemindeki aksaklıkları belirterek çözüm önerilerini sıraladı.

 

Ercan ÇELİK

 

Kuvayi Milliye Eğitim Sendikası Bölge Başkanı Resül Kara, yaptığı yazılı basın açıklamasında, demokrasi bilincinden ve okullarda demokrasinin uygulanması gerektiğinden bahsetti. Kara’nın açıklamasında şu ifadeler yer aldı;

“Türkiye eğer demokratikleşecekse buna okullardan başlamalıdır. Eleştirel düşüncenin uygulama sahası okullar olmalıdır. Türkiye eğitim alanında biraz heyecanlı ve öfkeli de olsa en azından bölgesinin eğitim üssü olmaya ve bu lokomotif sektör üzerinden yumuşak bir stratejiyle bir ‘güç merkezi’ oluşturmaya aday bir ülkedir. Ama Türkiye öncelikle siyasi, askeri ve ekonomik alanda talip olduğu gücü ve refahı toplumsal olarak demokratik, bilimsel ve nitelikli eğitim sistemi yardımıyla medeniyet boyutuyla taşımalıdır. Türkiye ancak hem bölgesi hem de dünya için böyle bir eğitim sisteminde eğitilmiş yeni nesillerle ‘cazibe merkezi’ haline gelecektir. Zira kasıtlı olarak cahil ve fakir bırakılmış Türkiye için demokratik, bilimsel, nitelikli, parasız ve fırsat eşitlikçi bir eğitim sistemi olmadan elde edilen refah ve zafer büyük ölçüde çürüme getirecek ve kalıcı olmayacaktır. Bu Türkiye için çok riskli bir durumdur, bugün bu olumsuzlukları ve yozlaşmayı yaşıyor ve görüyoruz.

        Eğitim Reformu konusunda iki referansımız var, bunun birisi; Enderun, Köy Enstitüleri ve öğretmen okulları gibi derin ve köklü geleneğimizin referans olarak alınması diğeri ise; Tamamen küreselleşmenin dayattığı eğitim sistemi. İşte tam bu noktada Türkiye iki ayrı görüşten de istifade ederek orta bir yol bulmalıdır. Türkiye’nin siyasi, ekonomik, sektörsel ve toplumsal önceliklerine uygun birbirini tamamlayan, zaman israfına ve tekrar denemeye müsaade etmeyecek değişim ve gelişime uyumlu bir formül bulması gerekiyor. Türkiye’nin hem bölgesinde hem de Çağdaş Dünyada önceliklerini iyi sıralayarak eğitimde çağdaş ve demokratik bir ‘rol model’ ve özellikle Ortadoğu’ya ‘ilham kaynağı’ olması gerekiyor. Eğitim sistemimizi deneme tahtası, öğrencileri de kobay olmaktan kurtaracak gerçekçi, köklü ve cesur adımlara ihtiyaç var. Türkiye, eğitim sistemini, tarihi misyonu doğrultusunda, küresel ve bölgesel stratejik hedefleriyle bütünleştirerek Çağdaş Dünya standartlarının üstüne çıkarmalıdır. Yaygın, eşitlikçi, bilimsel ve kaliteli eğitim sağlandığı sürece Türkiye sosyal, ekonomik ve siyasi tüm sorunlarını çözecektir. Eğitimcisinden İşçisine, zengininden fakirine, köylüsünden kentlisine vatandaş olarak Tüm çabamız ve idealimiz, iyi yetişmiş ve bu ülkeyi daha iyi yerlere taşıyacak yeni nesiller yetiştirmek olmalıdır.

        Eğer Türk eğitim sisteminin eleştirel düşünce kapasitesi geliştirilemezse hiçbir sektörde ve hiçbir toplumsal alanda yenilik ve gelişme olması mümkün değildir. Türk toplumunun insan hakları, eşitlik, adalet, özgürlük, vicdan, kadın, çocuk ve engelli hakları, şiddet ve yolsuzluk gibi evrensel değerler yargılarında çağdaş dünyanın oldukça gerisinde olmasının nedeni; okullarda ve eğitim sisteminde demokrasi, etik ve eleştirel düşünce sınırlarının sürekli olarak bir ileri iki geri adım atıyor olmasındandır. Böylesi eğitim sisteminde talim, terbiye ve tedrisat görmüş gençlik 2023 ve 2053’e değil felakete gider. Dolayısıyla hem kurumsal anlamda hem ülke anlamında hem içinde bulunduğumuz bölge ve dünya anlamında eğitim sisteminin kıyasıya, bilimsel temelde özeleştiriye ihtiyacı var.

        Eğitim politikalarımızdaki eleştirel düşünce zayıflığına bir örnek vermek gerekirse; Sıklıkla Türk eğitim sisteminin 100 yılı aşkın süredir yabancıların yönlendirmesi ile şekillendiğini, 1980’lere kadar ABD’li uzmanların, 1980’lerden sonra AB’li uzmanların eğitim sistemimizi kontrol ettiğini söyler dururuz. Söylemesine söyleriz de ama bu konuda hiçbir önlemimiz olmadığı gibi herhangi bir milli proje gerçekleştirdiğimiz de yoktur.

        Kuvayı Milliye Eğitim Sendikası olarak Eğitimcisinden, hizmetlisine kadar bütün çabamız birilerinden destek ve katkı almak değil son ve kadim devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Yönetiminin farkındalığını arttırmak içindir. Bu konuda yüce Türk milletiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve diğer resmi ve tüzel tüm kurum ve kuruluşların şiddetle dikkatini çekmeye mecburuz. Türk Milletinin tek ihtiyacı eğitimde değişmeyen bir özle büyük değişim ve dönüşümdür. Netice itibariyle kamuoyunun ve kurumların dikkatini çekmek için gerekli faaliyetler bu gün itibariyle tarafımızdan hız kazandırılacaktır.

        Bu arada siyasi partilerimizin eğitim politikalarını da buradan birkaç cümleyle eleştirmek ve tavsiyelerde bulunmak isteriz ki; Maalesef ülkemiz siyasetinin doğasında sorunlu bir şey var; eline aldıkları hemen her şeyin kolayca içini boşaltıyor ve ideolojikleştirebiliyorlar. İktidarı ve muhalefetiyle eğitimde öyle hedefler ve eleştiriler ortaya konuldu ki, çoğu haksız ve ayakları yere basmayan konuşmalar. Siyaseten icabetmiş olabilir ama bu hedefler elbette çok güzel bu eleştiriler elbette bizleri heyecanlandırır lakin temeli yok. O telkin ve tavsiyeleri belirlemekten ziyade, eğitimde nasıl bir düzen inşa edileceğine dönük bilimsel ve pedagojik söylemler daha önemli. İdeolojik ve hamasi nutuklara Türkiye’nin karnı tok.

        Demokrasi okullarda başlar. Okulda demokrasi yoksa demokratik bir toplum hayal edemezsiniz. Bu gün Milli Eğitim Bakanlığı merkez bürokratları ve il, ilçe müdür ve müdür yardımcıları ile özellikle okul müdür ve yardımcılarının parti ve eşraf referansı ve etik dışı torpil ve iltimaslarla belirlenmesi eğitim sistemine büyük darbe vurmaktadır. Türkiye’de örgün ve yaygın eğitim kurumlarıyla birlikte 76 bin civarında okul bulunuyor ve bilgisayar dahi kullanmasını bilmeyen, gençlerin psikolojik gelişim evrelerinden, iç dünyalarından, pedagojiden bihaber, statükocu, siyasi pazarlamacı, okulu ticarethane, öğrencileri müşteri, öğretmenleri tahsildar gibi gören tüccar okul yöneticisi fotoğrafını; mevcut eşitsizlikçi ve adaletsizlikçi okul müdürü atama yönetmeliğiyle değiştiremeyiz. Yeniliğe açık, kendini geliştiren, vizyon sahibi, eğitim lideri, öğrencilerin ve velilerin hamisi, öğretmenlerin örnek aldığı okul yöneticilerini iş başına getirecek bir yönetmeliğe acilen ihtiyaç var.

        Demokratik eğitim sistemi adına, katılımcı demokrasiyi daha çocukken gelenekleştirmek ve en başta okullarımızda tesis etmek adına, okullarımızı gelişmiş, çağdaş demokrasinin uygulama sahası haline getirmek adına okul idarecilerinin tüm eğitim faktörlerinin onayıyla seçilmesi gerekiyor. Derste öğretmenler çocuklara ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ dersini anlatıyor fakat en başta okulda demokratik bir atmosfer ve okul yönetiminde demokratik bir işleyiş yok. Okullarımızı atanan değil seçilen idareciler yönetmelidir. Öğretmenlerimiz maalesef mevcut atama ve terfi sisteminde önünü görememekte, çalışarak, üreterek, kendini geliştirerek görevde yükselmeyi bir hayal olarak düşünmektedir. Türkiye bu tabloyu ortadan kaldırarak derhal eğitimde demokrasiye geçmeye başlamalıdır.”

Editör: Haber Merkezi