Eğitim-İş Tire Temsilciliği geçtiğimiz gün Ankara’da düzenlenen Laik eğitim ve emeğe saygı yürüyüşünde çıkan olayları protesto etmek için bir basın açıklaması yaptı.

Ergün ÇELİK

Ankara’da yaşanan gerginlik ve gözaltıları protesto etmek için bir araya gelen Eğitim-İş Tire üyeleri Cumhuriyet Meydanı’nda toplandılar. Sendika üyeleri düzenledikleri eylemde ilginç bir yola başvurarak ağızlarını bantladılar. Eğitim-İş Tire Temsilcisi Zekayi Kolay’ın yaptığı basın açıklaması ise şu şekilde;

“20 Aralık 2014 Cumartesi günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Yaşananlar Türkiye’nin diktatörlükle yönetildiğinin bir ispatı niteliğindedir. Eğitim emekçileri 20 Aralık’ta polis faşizmini, insanlık dışı saldırıları ve gözaltıları olabilecek en ağır şekilde yaşadı.

17 Aralık’ta Yatağan’dan başlattığımız Laik Eğitim ve Emeğe Saygı yürüyüşü, dördüncü gününde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen Eğitim-İş üyelerinin Ankara Tandoğan Meydanında toplanması ve Kızılay Güvenpark’ta kitlesel bir basın açıklaması yapılmasıyla son bulacaktı.

17 Aralık 2013 günü ortaya saçılan para sayma makineleri, ayakkabı kutularında saklanan rüşvet paraları, hükümet üyelerinin adının karıştığı rüşvet ilişkileri ve “sıfırlanamayan paralar” gerçeğinin üzeri, yargı ve emniyet operasyonları ile örtülmeye çalışılmıştır. Eğitim-İş ülke tarihinin en büyük yolsuzluğunu unutmadığını ve unutturmayacağını göstermek için “Laik Eğitim ve Emeğe Saygı” yürüyüşünü hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzluğun ayyuka çıktığı 17 Aralık’ta başlatmıştır.

17 Aralık, ülke kaynaklarının kirli ilişkiler ağı ve şişirilmiş ihale rakamlarıyla millete alenen söven yandaşlara aktarılması ve özelleştirme olgusuyla birlikte değerlendirilmelidir. Bu anlamda Eğitim-İş, özelleştirmeler sonucunda taşeronlaşan emekçilerin, asgari ücretle açlığa mahkum edilmesine, iş güvencesinin ve iş güvenliğinin ortadan kaldırılmasına olan tepkisinin bir göstergesi olan “Büyük Yürüyüşünü” Yatağan’dan başlatarak ortaya koymuştur.

   Milli Eğitim Şurası, din istismarcılığını meşrulaştıran bir Şura olmuştur. Şura, eğitim sistemini AKP’nin elinde bir oyuncağa dönüştürmüş ve kendisine seçmen ve oy devşireceği bir yapıya büründürmüştür. Tüm bu olanlara karşı Eğitim-İş’in Şura’da gösterdiği direnç ve verdiği mücadele kamuoyunun malumudur.

Eğitim-İş, AKP iktidarının ülkedeki laik eğitimi, Cumhuriyet değerlerini, Mustafa Kemal Atatürk’ün aklın ve bilimin doğrultusunda geliştirdiği kazanımları yok etmek için sistemli ve planlı bir şekilde politikalar ürettiğini görmektedir. Sendikamız kuruluş felsefesini Cumhuriyet değerlerini korumaya ve eğitim emekçilerinin özlük-ekonomik hakları için mücadele etmeye dayandırmıştır. Bu anlamıyla laik eğitimin ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemelere karşı tüm varlığıyla mücadele etmektedir.

Karma eğitimin ortadan kaldırılması, ilkokul birinci sınıftan başlayarak tüm öğrencilere pedagojinin temel ilkelerine aykırı bir biçimde din eğitimi dersi verilmesi, akademik gerekçeler ve bilimsel gereklilikler bir kenara bırakılarak ilerleyen süreçte Türk alfabesine bir alternatif oluşturma girişimi kokan “zorunlu Osmanlıca dersi” gibi birçok düzenleme, laik eğitim sisteminin sonu anlamına gelmektedir.

Ülkenin dört bir yanından gelerek Ankara Tandoğan meydanını dolduran ve ellerinde Türk bayrağı ile Eğitim-İş flamalarından başka bir şey olmayan eğitim emekçilerine, “huzurun teminatı” olmakla övünen emniyet güçleri tarafından hunharca saldırılmıştır. Henüz yürüyüş kortejleri oluşturmaya çalışan Eğitim-İş üyesi emekçilerin üzerine İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın talimatıyla, biber gazı karıştırılmış su, gaz bombaları, plastik mermi ve coplarla saldırılmış, yaka paça gözaltına alınan eğitimcilere kelepçe takılmıştır.

Yüzlerce Eğitim-İş üyesi kelepçelenerek gözaltına alınmış, yerlerde sürüklenmiş, birçoğunun yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılmıştır. Dönemin Türkiye başbakanı tarafından eleştirilen İsrail hükümetinin Filistinlilere uyguladığı gibi, Tandoğan meydanındaki eğitimcilerin üzerine plastik mermilerle ateş edilmiştir.

Ülkenin temel değerlerini korumak için demokratik ve barışçıl eylemleri hukuki çerçeve içinde gerçekleştiren Eğitim-İş üyeleri, ne polise taş atmış, ne molotof kokteyllerle polise saldırmış, ne de yasadışı yollara başvurmuştur. Ama apartmanlara sığınan insanlara dahi biber gazı sıkan, gaz bombası atan insanlık dışı zihniyet, elindeki devlet gücünü hukuksuz bir biçimde ve pervasızca kullanmıştır.

Polisin saldırıları sonucunda Genel Başkanımız Veli Demir ve MYK üyemiz Önder Yılmaz’la birlikte yüz civarında Eğitim-İş üyesi gözaltına alınmıştır.

Polis araçlarını yakan, askeri araçları taş yağmuruna tutan, bağımsızlığımızın sembolü olan Türk bayrağını yakan, sınırlarımızı ve egemenliğimizi tartışmaya açan, ellerinde İmralı’daki mahkûmun resimleri ve örgüt paçavralarıyla resmi geçit yapan ve adı uluslararası camiada bebek katiline çıkmış PKK terör örgütüne ve yandaşlarına hiçbir müdahalede bulunulamazken ellerinde sadece Türk bayrağı, Atatürk resimleri ve Eğitim İş flaması bulunan sendika üyelerimize düşmana saldırır gibi saldırılmıştır.

Türkiye Cumhuriyetinin Atatürkçü, çağdaş, ilerici ve demokrat eğitim çalışanlarına yapılan bu saldırının muhatabı olan AKP iktidarını, İçişleri Bakanını ve emniyet güçlerini kınamak bir tarafa lanetliyoruz.

Bilinmelidir ki Eğitim-İş, ortaçağ gericiliğine, gericiliğin kalkanı haline getirilen polis devletine karşı mücadeleye devam edecek, emekçilerin hakları için, laik ve bilimsel eğitim için direnmekten asla vazgeçmeyecektir.Buradan sesimizin ulaştığı her yere haykırıyoruz:

Ey Vahdettin’in torunları,

Ey Kenan Evren artıkları,

Ey Şeyh Sait’in güncellenmiş kopyaları,

Ne Amerikan malı copunuz, ne İsrail malı gazınız ne AB patentli Tomalarınız,     ne de plastik mermileriniz…

Hepsi vız gelir bize!

Dün bir Kubilay’ın başını kestiniz bugün binlerce Kubilay’ız!

Gaz da sıksanız, cop da vursanız, mermi de kullansanız biz Eğitim İş ailesi olarak HIRSIZLARA HIRSIZ DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ!

Editör: Haber Merkezi