Sevgili Okurlarım;
18/04/2013 tarihli ‘’ Bu devlet masa başında kurulmadı, masa başında devredilemez’’
başlıklı yazımdan bir alıntı ile başlayacağım yazıma ve yazar Soner Yalçın’ın son kitabı;
‘’ Kayıp Sicil,Erdoğan’ın kayıp dosyası ‘ adlı kitabından alıntılarla devam edeceğim;
‘’ Ana deprem,Büyük plan ;

Büyük Devlet Adamı  Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in bütün temel kazanımlarını ortadan kaldırmak, Cumhuriyeti ortadan kaldırmak…
Nihai amaçları;
Kürtlerle anlaşma uğruna önümüzdeki yıllarda muhtemel bir özerklik ve eyalet sistemini getirmek ve yeni bir devlet inşa etmek…
Ulus devlet değil ümmet devleti olacağız’’

·         Tarih; 9 kasım 1989
Berlin duvarı yıkıldı.Soğuk savaş dönemi bitti.Yeni dünya düzeni kuruldu.
Orta Avrupa’da, Balkanlarda,Kafkaslarda,Ortadoğu’da yeni haritalar çizilmeye başlandı…
Soğuk savaş dönemindeki Türkiye’nin rolü NATO dolayısıyla ABD tarafından belirlenmişti.
peki, yeni dünya düzeni Türkiye’ye hangi görevi verecekti.
Türkiye’yi ne bekliyordu?
Gazeteci  Ufuk Güldemir’in  CIA Ortadoğu masası eski şefi Graham Fuller ile yaptığı ropörtaj bu rolün ipucunu verdi;
Atatürk’ün düşünceleri çağı için son derece güçlü düşüncelerdi. Ama Türkiye, artık ulusal kimliğini, yörüngesini, dünyadaki rolünü,hatta islam’ın günlük yaşamdaki rolünü,yerini yeniden düşünmelidir.
Türkiye, demokrasi ile islam’ın bir arada yaşatabileceği modern bir formül bulsa, İran ve Arap Dünyasına olağanüstü büyük bir entelektüel öncülük yapmış olur. İslam dünyası için geleceğin modeli olur.(26 şubat 1990)
Cia ajanı Fuller o yıllarda medyaya sık demeçler veriyordu;

·         Kemalizm Öldü! Kemalizm’in sonuna gelmesinin iyi olduğunu düşünüyorum. Halkın büyük bir parçası İslam için daha hürmet görmeyi, Osmanlı tarihiyle kucaklaşmayı istiyor.
CİA Ajanı Fuller’in kişisel görüşleri zamanla rapor haline getirildi.
Pentagon genellikle CİA Ajanlarının görev yaptığı Rand Corporation adlı araştırma kuruluşuna rapor sipariş etti; ‘’The prospects for islamic fundamentalizm in Turkey’’
rapor, Türkiye’nin yeni yol haritasını çiziyordu; Ilımlı İslam

·         Uygarlıklar çatışması kuramcısı Samuel P.Huntington’ın tezini açıklarken sarf ettiği bir cümlesi ilginçti; Demokrasinin mutlaka laikliğe dayanması gerekmez!..
Ilımlı İslam kavramını ilk olarak ABD başkanı G.Bush tarafından Amerikan Barış Enstitüsüne atanan Ortadoğu,İslam tarihi ve İslamcılık üzerine çalışmalar yapan Daniel Pipes kullandı.
Hudson enstitüsü üyesi John O’Sullivan Türkiye’nin laiklik anlayışı artık değişmek zorunda ve bu değişimi garanti altına alıp koruyacak bir anayasa gelmek zorunda diyordu!...
Kemalizm’i toprağa gömüp ılımlı islam’a sarılması istenen Türkiye’nin idari yönetimi nasıl olacaktı?...

·         Bunu da uzun yıllar CİA Türkiye masası şefliğini yapmış Paul Hanze’nin raporundan öğrenelim;
‘’ Türkiye’yi Federalizm Büyütecek ‘’
İstanbul başkentli ‘’ Yakındoğu Federasyonu kurulabilirdi’’
Ama önce Kürtlerle yakınlaşmak gerekiyordu!...
CİA’ın Federasyona dahil olacak Kürtlere de önerisi  vardı;
İslam’ın ipine sarılın.
Düşman ortaktı;  Laik ve Sosyal Devlet

·         1990’larda kimlik İslam oldu…
evet 1990’larda Türkiye’de yeni bir toplumsal yapı doğdu.Siyaset yeniden şekillendi.
90’ların ayrıca ekonomik-siyasi krizlerini hatırlayınız.
Sol  olmayınca, merkez partiler (ANAP-DYP) oy kaybedip marjinalleştikçe, Erdoğanlar buradan çıktı; Erdoğanlar, çaresizlik sonucu kente göçenlerin, ezilmişliklerine vurgu yaptılar.
Kendileride güya hep baskı altına alınmışlardı, ezilmişlerdi.Bunun sorumluluları ise seçkinler ve vesayetçi elitler idi.
Erdoğan; Düşman/Şeytan sayısını artırarak her seçimde bu içi boş tehdit algısını kullandı;
(Darbe,Ergenekon,Tüsiad,Medya,Yargı,CHP v.s )
Erdoğan iktidar oldu ama hep muhalif görünürlüğü elden bırakmadı.
Böylece Erdoğan, sürekli kitlelerin arzularına seslendi. gerçekleri manipule ederek ,samimi Müslümanları,eğitimsizleri,mağdurları,merkezde yar alamayanları yönlendirerek başarı sağladı.

 

·         Yazarın Notu;  Dillerinden düşürmedikleri   ‘’ Yeni Türkiye ‘’ planı bir bölünme planıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkanlık sistemi ve Yeni Anayasa isteğinin ardında yatan gerçek;
Güneydoğusu Özerklik veya eyalet sistemiyle Kürtlere bırakılmış, geri kalan bölümünde
Parlamentosu fesh edilmiş veya etkisizleştirilmiş, bütün Anayasal kurumların tek bir adama
‘’ Başkana’’ bağlandığı demokrasisi ve güçler ayrılığı ortadan kaldırılmış Diktatörlükle yönetilen bir İslam Rejimi’dir.
Son söz;   2015 Genel seçimi Türkiye’nin geleceği için kilit noktada önemli bir seçim olacak.
Türkiye’nin yakın  gelecekte nasıl bir rejimle yönetileceği oylanacak…
Muhalefet partilerinin oylarını arttırarak parlamentoda daha güçlü bir şekilde temsil edilmeleri parlamenter rejimin devamı için hayati öneme haiz olduğunu düşünüyorum.
Kürtleri temsil eden HDP’ninde barajı aşıp parlamentoya girmesinin Türkiye’yi rahatlacağını düşünüyorum.Baraj altında kalmaları yeni gerginliklere ve huzursuzluklara yol açacaktır.

Saygılarımla,