Cuma… 
Biz gündüzünde bayram diye selamlaşırdık dostlarla. “Cumanız mübarek, hayırlı olsun! hayırlar getirsin”diye. O gün nasip olmadı. Ne sosyal medyada ne telefonumda. Kimseye “Hayırlı cumalar1” diyemedim iki annemden başka.
Günlerdir içimde sıkışmış bir volkan vardı. Kah hakim olamadığım gözyaşlarımda dışa çıkıyor. Kah dalıp gitmelerimle..
Son günlerde yoğunlaştığım yakın tarih “yeniçeriler” diyordu. Yeniçeriler her dönemin darbecileri. Her dönemin ikiye bölünmüş askeri sistemi. Her dönemin en suiistimal edilmeye müsait alanı yeniçeri ocakları ve yeniçeriler. Yani günümüzün askeriyesi, askerleri!..
Merhaba okurlarım. Hüzünlü kırılgan ve bir o kadarda kararlı duruşunuzu görür gibiyim. Günlerdir kelimelerimi nasıl, nerden birleştireceğimi bilemedim. Harfleri kirletmek istemedim. Kirlenmiş, kararmış ruhların insanlık dışı katliamını izlerken yazamadım. Bilmiyorum belki de yazmak istemedim. Sadece “Artık evlere dönebilirsiniz! emrine kadar meydanlarda nöbet tutmak istedim. Askerin ne olduğunu nöbet tutmanın kutsallığını tatmak istedim. Günlerce sabahın selamını alıncaya kadar gecenin rabbiyle buluşmasını, gecenin şehadetine şahit olmayı seçtim..
Bazı okurlarımın  “yazınızı bekliyoruz” mesajları karşısında hayır ile yazmak hayrı konuşmak üzere geçtim klavyenin başına. Cuma akşamı oturmuş kitap okurken (yakın tarih ile ilgili ) bir yandan da eşimle bazı konuları şaşkınlık içinde tartışıyorduk telefonum çalınca kardeşimin “darbe oluyor abla” demesi “neredesiniz?” diye telaşlı bir şekilde sorması karşısında onu sakinleştirdikten sonra “Cumhurbaşkanımızdan haber var mı?” diye sordum. “Hayır!” deyince beynimden kaynar sular döküldü. “Genel kurmay Başkan'ımız rehin” diyordu. Allahu Ekber "İnna LİLLAHİ ve İNNA İLEYHİ RACİUN"dedim (musibet haberi alındığında okunan duadır) ve eşime dönüp ilk cümlem “elhamdülillah” kendi topuklarına sıktılar Allah'ın İzni ile hiçbir şey olmayacak bu millet buna izin vermez. Nitekim tv açtığımda karşılaştığım manzara aynen öyleydi.  Bu millet buna izin vermiyordu. Hemen toparlanıp il binasına gitmek için yola çıktık. Aman Allahım normalde tek tük araçla karşılaştığımız bu sokaklarda neler oluyor du? İnsanlar benzin, bankamatik, ekmek ve market kuyruğunda. Hangi ara bu kadar yığılma oldu. Toplam 15 dakika ya oldu ya olmadı. Sübhanallah dedim sadece kuyruklardan sıyrılıp ana yola ulaşmak üzereydik ki bir grup yiğitleri görünce içime su serpildi. Evet dedim
Hasbünallahi venimel vekil tecellisini gösterecek bugün biraz daha ilerleyip Şirinyere geldiğimizde kırmızı ışıklarda son ses pop müziğini açıp “Tayyip iniyor!” nidaları atan gurupları görünce arabadan inmek için harekete geçtim. Eşim kolumdan tuttu. Tamam dedim ve arabanın arkasındaki TÜRK BAYRAĞINI alıp Rabia işaretimle tepkimi gösterdim taki il binasına gidinceye kadar bu şekilde farklı guruplarla karşılaştık bu süre zarfında meydanlara inin mesajı gelince rotayı tekrar değiştirip Konak meydanına indik. Aklım Reiste ve ailesindeydi. Genelkurmay başkanımızdaydı. Ama içim rahattı. Çünkü Hasbülanallahi venimel vekil tecelli edecekti. Çünkü bu millet Reisini, başkomutanını çakal sürüsüne yedirmezdi. Çünkü yeminimiz vardı. “Ölmek var dönmek yok!” başlığı altında “canımızı veririz. Başkomutanı yedirmeyiz!” diye devam eden andımız vardı  ve çok şükür öylede oldu. Meydandan hainlerin tek tek yakalandığı haberleri geldikçe sevinç gözyaşlarımız tekbirlerle harmanlanıyordu..
Ve sonrası. Sonrası ruhumda biriken volkan patlamıştı. Yeniçeriler yine meydandaydı ve fitne yine aynı yerden aynı noktadan geçmişten bugüne aynı stil aynı yol !..
Evet, kardeşlerim darbe teşebbüsünün yanında katliamı yansıtan haberler geldikçe her şey film şeridi gibi aklımda yenilendi.
Karşımızda Osmanlı devletini beğenmeyen “katil!” diye tanıtan bir güruh o dönemin yeniçeri ocaklarındaki fitne gurubunu örnek almış onların istikametinde gidiyorlardı. Yine aylardır Cumhurun Reisine “Yezid!” ifadesini kullananlar aslında Yezid'in torunları olduklarını ortaya çıkarmışlardı. Ülkeyi kaosa sürükleyen bu güruha karşı alınan tedbirlerden dolayı Kerbela diye toplumda duygu sömürüsü yapıp kardeşkanı dökerek Kerbelanın zalimleri olduklarını ispatladılar. Allah kendi elleriyle kendilerini ele verdirdi ve bir kez daha şer de hayrı okuyorduk ...
O gece gün aydınlığında bu hain kalleş planın izlerini görünce dehşete kapılmamak ne mümkün ve gün geçtikçe ortaya çıkan yeni görüntüler..
Evet bu millet yeminini tutmuş sözünde durmuş Reisini, başkomutanını ve vatanını hainlere yedirmemişti,  yedirmeye de hiç niyeti yoktu.
Darbeye yeltenenler sadece katliam yaptılar. Ellerini kana bulayıp ahiretlerinde bir gayya kuyusu açarak  finallerini böyle bir zararla kapattılar..
Demokrasi şehidi kardeşlerimiz hak ile buluşurken dünya ve ahiretlerini berbad eden bu güruha da lanet okumak elzem üstü elzem dir ...
Yazımı çok uzun tutmamak adına şimdilik burada bir virgül koymak istiyorum tespitlerim ve durumla ilgili yorumlarımı en kısa sürede yapacağım inşallah..
Rabbim bu vatan uğruna bizlere canımızdan geçme cesaretini verdiği, yüreklerimizi korkusuz kıldığı ve dava ve vatan bilincimizi damarlarımıza işlediği  için sonsuz Hamd sonsuz şükür..
Yenemezsiniz.
Yok artık taklit etmeyin tarihteki fitneleri 
On yaşındaki çocuklar nöbet tutuyor yenemezsiniz
Sandınız mı ki gençlik uyuşmuş, uyumuş beyinler
Yanıldınız yine yenemezsiniz
Seksen yaşındaki dedem meydanlarda nöbetteyken
Siz topla tüfekle bu inancı yenemezsiniz
Ninem elinde bayrağı en ön safta koşarken 
Kötü emelleriniz boğulur yenemezsiniz
Bacım ağabeyim gardaşım
Anam babam dedem ninem evladım 
Yediden yetmişe bu Ordu'yu hesap edemediniz
Sahte rütbeleriniz, sizi kurtaramaz 
Bu milleti, bu Ordu'yu yenemezsiniz
Bu vatanı Başkomutanı yiyemezsiniz
Vatan evlatlarını vatan sevdalılarını görmezden gelemezsiniz...