Türk televizyonlarından birinde, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi başlayınca devlet büyüklerimizden birisi orada anlatılan bazı olayları görünce, “Biz Ecdadımızı böyle bilmedik.” Dedi. 
El hak… çok doğru söyledi. Bakın bizim ecdadımız geçmişte nasıldı?
             Yıldırım Beyazıt hemen hemen her akşam şarap içerdi.
Bursa Emir Sultan Camisini yaptırırken, bir gün inşaatı görmeye ve teftiş etmeye gitti. O oradayken, tam o esnada usta başının bir işçiye tokat attığını gördü. 
İşçi hemen usta başından şikayetçi olarak onu devrin Bursa Kadısı, Molla Fenari’ye şikayet etti. Olayın şahidi olarak padişah Yıldırım Beyazıt’ı gösterdi. 
Bir kaç gün sonra Yıldırım Beyazıt şahitlik için kadılık evine çağrıldı. O sabah Yıldırım Beyazıt yataktan, akşam ki şarabında tesiriyle bir “hoş” kalktı. 
Mahkemeye yani kadılık makamına gitti. Padişahın şahitlik yapacağını duyan herkes oraya toplanmıştı. 

Padişah mahkeme salonuna girince oradakilerin hepsi ayağa kalkmaya yeltendi. Kadılık makamında oturan Molla Fenari; “Burası mahkeme salonudur, burada herkes eşittir! Kimse yerinden kıpırdamasın burada, buraya gelen sadece Murat Oğlu Beyazıt’tır! Dedi.” Sonra başıyla padişaha oturacağı yere gösterdi. Molla Fenari, o anda, orada taştan bir heykel gibiydi. Padişah sessizce gösterilen yere geçti oturdu. 

Ve mahkeme başladı. Şikayetçi olan işçi usta başının kendisinden komisyon istediğini, komisyonu vermeyince usta başının kendisine iki tokat vurduğunu söyledi. Bunun üzerine Molla Fenari işçiye şahidi olup olmadığını sordu. İşçi mahkeme reisine yani Molla Fenari’ye padişahı gösterdi. Bunun üzerine Molla Fenari Yıldırım Beyazıt’a dönerek, “Murat Oğlu Beyazıt! Şahadet makamına geçiniz” dedi. Yıldırım ayağa kalkarken başı döndü. Bu sırada düşmemek için önündeki kürsüye tutundu. Bunu gören Molla Fenari, “Hayrola? Başınız mı döndü?” diye sordu. “Padişah evet” deyince Molla Fenari, “ Akşam içtiğiniz şaraptan olabilir mi?” diye sordu. Bunun üzerine Yıldırım ; “ bu mahkemenin safahatından mıdır? Dedi. Kadı Molla Fenari; sinirli bir sesle; “Elbette safahatındandır Murat Oğlu Beyazıt size bir soru soruldu cevap vereceksiniz!” dedi. Bu emreden sese karşı padişah, yalan söylemenin kendisine yakışmayacağını düşünerek, “evet… içtim…” dedi. Bunun üzerine Molla Fenari, “genellikle her gece içer misiniz” Diye sordu. Padişah, “Hemen hemen her akşam içerim.” Deyince mahkeme reisi Molla Fenari önce şikayetçi işçiye dönerek, “her akşam içki içen adamdan şahit olmaz. Git kendine doğru dürüst bir şahit bul. Sonra padişaha dönerek, “Sen Murat Oğlu Beyazıt senden şahit olmaz, sen de salonu terket.” Dedi. 
Mahkeme salonundan kovduğu devletin başı, yani padişahtı. Kovalayan ise onun emrindeki mahkeme reisiydi. 

Bunun üzerine padişah mahcup kırgın, üzgün bir şekilde oradaki insanların arasından geçerek salondan çıktı. O salondan çıkınca Molla Fenari mahkemeye biraz ara verildiğini söyledi ve padişahın arkasından koştu. Mahkeme salonunun dışında padişaha yetişti. Ona; “Hünkarım bir dakika. İçerde başka türlü davransaydım, kendimi size layık bir kadı olarak göremezdim. Beni bağışlayınız sizi kırmayı hiç düşünemem” deyince padişah Yıldırım Beyazıt gülümseyerek, “ Hocam neler düşünürsün? Allahıma şükürler olsun ki senin gibi bir kadı Beyazıt’ın devrinde yaşadı yoksa boşa bir ömür geçirmiş sayardım kendimi. Var davanı usulünce sona erdir.” Dedi. 
Yaaaaa …. Sevgili okurlar işte ecdadımızı biz böyle biliriz. Bildiğini idda eden birileri gerçekten ecdatlarını bilse mahkeme salonlarında “edepsiz,” “terbiyesiz” gibi kelimeleri herhalde sarf etmezlerdi.

Eh usta, doğru söze ne denir; “ Biz ecdadımızı böyle tanımadık!”