1 Ocak 2014: Suriye'ye giden, Hatay-Reyhanlı’da durdurulan ve MİT’e ait olduğu belirlenen üç TIR’ın aranması engellendi. 19 Ocak’2014: Adana’da durdurulan yine MİT’e ait olan TIR’larda yapılan aramalarda çok sayıda silah ve mühimmat bulunduğu kayda geçti. Jandarmanın elinde mahkeme kararı bulunmasına karşın arama yapmasına ise izin verilmedi. Savcının ifadesine göre çatışma ihtimali yaşandı. Savcı Şişman “Canımı zor kurtardım” dedi. Dönemin başbakanı Erdoğan: “TIR’lar Türkmenlere insani yardım götürüyordu.” diye açıklama yaptı. Hükümetin sert müdahalesi sonrası konuyu soruşturan savcılar açığa alındı. Operasyona katılan polislerin tümünün görev yeri değiştirildi.  Askerler hakkında da “casusluk” iddiasıyla dava açıldı.

Mayıs 2015: Can Dündar TIR’ların silah taşıdığını görüntülerle belgeleyince konuyla ilgili olarak Başbakan Davutoğlu, "TIR’ların içinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez. Evet, Suriye’de ciddi çatışmalar oluyordu. Vallahi de billahi de Bayır Bucak Türkmenlerine silah yardımı yaptık." ifadelerini kullandı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay: “Silahlar Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu. Özgür Suriye Ordusu’nun birinci düşmanı da IŞİD’di.” Suriye Türkmen Meclisi  “Bir yıldır silah yardımı almadıklarını, silahların Ansar el İslam örgütüne gittiğini” açıkladı. AKP’ye katılmadan önce Tuğrul Türkeş, "Bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum. Vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu." dedi. Mayıs 2015: Cumhurbaşkanı Erdoğan bir TV’de yaptığı konuşmada Can Dündar için: “MİT’e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu.”

Ve savcılarımız isteği yerine getirdi. Can Dündar ve Erdem Gül önce Davutoğlu'nun ardından da Erdoğan'ın zaten itiraf ettiği silah taşıma gerçeğini haberleştirdikleri için casusluk iddiası ile tutuklandı. AKP’ye geçtikten sonra Tuğrul Türkeş kendisine önceki yemini hatırlatıldığında "Rusya ile böyle bir gerilim yaşandığı dönemde böyle bir konuyu gündeme getirmek sadece muhalefetin yapacağı lüzumsuz işler kapsamındadır" dedi.

26 Kasım 2015: Cumhurbaşkanı Erdoğan “Çekirge bir sıçrar iki sıçrar. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Bunlar mazlumlarla mağdurlarla uğraştılar. Hala bu yolda devam ediyorlar. 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra şu meşhur MİT TIR’ları olayını hatırlıyorsunuz değil mi. İşte o TIR’lar Bayır Bucak Türkmenlerine yardım götürüyordu. Şimdi diyecekler ki “Başbakan TIR’ların içinde silah yoktu diyordu…” Varsa ne olacak, yoksa ne olacak. Oraya insani yardım götürüyoruz." sözleriyle silah transferini doğruladı.

Aklıma hemen Davutoğlu’nun 19 Kasım 2013 günü yaptığı "Türkiye ifade ve basın özgürlüğü konularında hiç bir Avrupa ülkesinden geri değildir" açıklaması geldi. Ancak gerçek öyle demiyor.

Basın özgürlüğü sıralamasında AKP’nin Türkiye’si 180 ülke arasında 154. sırada. Basının özgür olması için yurttaşın özgürce istediği tüm bilgi ve haberlere engel olmaksızın ulaşma hakkı ve istediği tüm görüşleri serbestçe toplumda yayma hakkına engel olunmamalıdır. Gazetecilerin görevi haber yapmaktır. Yalan haber yapmışsa verirsin mahkemeye, araştırılır, haber gerçek değilse yasalara göre cezalandırılır. Birileri istedi diye yargı işlem yapmaz. Burada en güzel örnek ABD’deki Watergate skandalı.

Basın olayları araştıramayacak, gerçekler ortaya çıkmasın diye basına sansür uygulanacak ve iktidar sahipleri “Basın özgürdür” diye nutuk atacak. Madem insanı yardımdı niye sakladınız? Açık açık yapsaydınız, size kim karşı gelirdi? Gıda yardımı olmadığını sonunda itiraf ettiniz. Peki, Suriyeli teröristlere meclis onayı olmadan gönderilen yardım kimin keyfi emridir? Burada asıl sorulacak soru budur. Paralelcileri terör örgütü sayıp casusluk yakıştırması ile yargılıyorsunuz. Ancak dört bakanı, Bilal’i ve sizi suçlayıncaya kadar o yapı ile canciğer olan kimdi? Can Dündar’ı yaptığı haber yüzünden tutukladınız, AKP Siirt milletvekili Yasin Aktay da 25 Mayıs 2015'te Siirt seçim çalışmalarında, "SİLAH YÜKLÜ TIRLAR, TÜRKMENLERE DEĞİL, Özgür Suriye Ordusu(yani vatan haini teröristlere) GİDİYORDU" demedi mi? Türkeş yemin billâh edip silahların Türkmenlere gitmediğini açıklamadı mı? Onlara neden dava açan yok?

Bu TIR’ların kapakları açılıp içinde silah bulundu mu? Evet. Bu silahlar yurtdışında bir devlete, bir uluslararası anlaşma kapsamında giden silahlar mıydı? Hayır. Nereye gidiyordu? Türkmenlere olmadığına göre IŞİD veya El Kaide, El Nusra bağlantılı bir örgüte gittiği söyleniyor. Olmadığı ispat edildi mi? Hayır. Bir terör örgütüne silah göndermek suç değil de bu silahlar, kime nereye götürülüyor diye sormak mı suç? Tüm bunları yapan değil de bunu halkı bilgilendirmek amacıyla haber yapan mı suçlu? Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde, başta Erdoğan olmak üzere bir kısım hükümet mensubu hakkında uluslararası savaş suçundan inceleme başlatılmış. Türkiye’de kurtulurlar ama Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nde ne yapacaklar, bakalım?

Anlaşılıyor ki bir gün Türkiye’nin % 50,5’i terörist olacak. Saygılarımla, hoşça kalın.