Cumhuriyetimiz kurulduğundan beri gericiliğin altın çağını yaşadığı günlerdeyiz. Bugün "Keşke Yunanlılar galip gelseydi" diyenlerin kına yakacakları gündür. AKP’nin iktidar olduğu 2002’den bu yana ülke deyimi yerindeyse acı, keder, kan ve gözyaşı ile yaşadı. Bu dönemde din adı altında siyaset, tarikat ve cemaatler, mezhep ayrımcılığı, yobazlık, terör, şehit sayısı, kadına şiddet, kadın cinayetleri, dış politikada saygınlığımızın yitirilmesi, düşman ülke sayımız, işsizlik, özelleştirme, devlet kurumlarına kendi adamlarını yerleştirme, halkın uykusu ve bilhassa Atatürk düşmanlığı tavan yaptı. Yine ordumuz itibarsızlaştırıldı, yargı iktidarın emir kulu oldu. Yargılanarak görevinden alınan kumpas kurbanı general ve rütbeliler görevine geri getirilmedi. Suçsuz oldukları halde askeri okul öğrencilerinin akademi hayatı bitti. Hemen hemen her sınavda sorular çalındı. Bunda başlıca rolü olan iktidar her konuda suçu muhalefete yükledi.  
Ve 2012’de 4+4+4 ile hızlanan AKP’nin eğitim politikası hedefi, hız kazanarak devam etti. Yeni öğretim yılı başladı. Milli Eğitim Bakanlığı, bu sene 1, 5 ve 9. sınıflarda uygulanacak müfredatın, 2018-2019 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflar için geçerli olacağını söyledi. Eğitimde bu yıl neler var, neler yok bir bakalım isterseniz:
M.E.B.’nın 8 Haziran 2017 tarihinde yürürlüğe giren, bu sene okullara gönderdiği belirli gün ve haftalar çizelgesinde 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü, 29 Nisan Kut-ül Amare Zaferi ile 29 Mayıs İstanbul'un Fethi var, 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim yok. Bazıları “Listenin sonunda yer alıyor. 54. Madde: "tarihi günler" kendi günlerinde kutlanır, yazıyor.” diyecekler. Tarihi günler hangileri? Tarihi gün denince ben Mohaç Muharebesi anlarım, başkası Çanakkale Savaşı anlar. Kut-ül Amare’yi yazanlar neden 1. ve 2. İnönü, Sakarya, Büyük Taarruz-Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı yazma zahmetinde bulunmaz? 30 Ağustosta okul açık değil diyenlere 15 Temmuzda açık mı diye sorulmaz mı? 15 Temmuz şehitleri şehit de PKK terörüne şehit düşenler kelle mi? Niye anılmaz? Bu ayrım niye? 
İlköğretim din dersi programından “Atatürk’ün din ve vicdan hürriyetine verdiği önem”, “Din ve vicdan hürriyetinin Cumhuriyet yönetimiyle güvence altına alınması”; lisede ise  “Laiklik ve Din”, “Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi Din Hizmetleri”, “Atatürk ve Din Öğretimi” üniteleri her sınıf düzeyinden çıkarıldı. 8. sınıf T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi taslağının 8. ve 14. maddelerinde yer verilen “Atatürkçü Düşünce Sistemi” ifadesi de çıkarıldı. İlkokullarda dersler tekbirle açılmaya başladı. Müfredatta “Atatürk, diğer inançlar, laiklik yok. Cihada övgü ve mezhepçilik var!” Cihadın anlamı nedir? “Din uğruna yapılan savaş.” Ortaçağda İslam dinini yaymak için cihat vardı. Şimdi din uğruna kimlerle, ne savaşı yapılacak? Yeni nesil toplum, TV ve bilgisayarlarda yeterince şiddet içerikli programlar ile dolduruluyordu, artık eğitime de girdi. “Yurtta barış, dünyada barış” felsefesi çoktan çöp sepetine atıldı. Hayırlı olsun.
Teşvikler, mezunlarına devlet kadrolarında iş verme vaatleri ve daha nice ayrımcılık, İmam Hatip Liselerinin cazibesini halkın gözünde arttıramadı. Talep olmamasına rağmen durmadan yenisi açılıyor, bazı yerlerde eski ve köklü okullarda tabela değişikliği ile adları İmam Hatip yapılıyor. Şimdi başta İstanbul olmak üzere birçok ilde değerli olup imam hatip okullarına yakınlığı nedeniyle bazı okullarda öğrenci kontenjanı sayısı düşürüldü. Böylece öğrenciye “ya açık lisede oku ya da imam hatipli ol” dendi. 4+4+4 yasası ile birlikte eğitimde dinin ağırlığı üç yaşa, anaokullarına kadar indi. Dinci vakıflar, yurtlar ve özel okullar üzerinden eğitime büyük bir ağırlık konuldu. Eğitimin teslim edildiği vakıfların yurtlarında yaşananlar ‘’Ensar Vakfı’’ olayında olduğu gibi tüm sarsıcılığı ile gözler önüne serildi. MEB Sınav Daire Başkanlığı, sözleşmeli öğretmenlik mülakatında “reis kimdir?” sorusu soruldu. Yani eğitim düzeyimizin geldiği son nokta; Okumaya gerek yok. 
İstanbul’u işgal eden İngilizlerle, bu düşüncenin problemi aynı: ATATÜRK. Kısaca ve açıkça ifade etmek gerekirse Atatürk önemsizleştiriliyor. Padişahın işbirlikçi hali gözden kaçırılıyor(Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzası ve uygulanması karşısında “Osmanlı Devleti’nin teslimiyetçi tutumu” ve “İstanbul yönetimince imzalanan Sevr Antlaşması’na karşı Mustafa Kemal’in ve Türk milletinin tutumunu değerlendirir” ifadeleri taslaktan çıkarıldı.) Atatürk'ü demokrat göstermeme çabası görülüyor. O’ndan bu kadar niye korkuluyor? Atatürk’ten ne isteniyor? Heykelleri put diye parçalanmaya kalkılıyor, bazıları yerinden sökülüp ormanlık alana atılıyor. Anlayamadığım Atatürk heykellerine put diyen zihniyetin Erdoğan’ın heykellerini dikmesi. Demek ki put değilmiş. Yeni Diyanet İşleri Başkanının ilk demeci “Eskiden korkuyla gizli gizli Kuran okuyorduk.” oluyor. Dinin başının bu kadar yalanına pes doğrusu.
Beyler, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü kitaplardan, müfredattan çıkarmakla hiçbir şey elde edemeyeceksiniz. Atatürk’ün cumhuriyeti emanet ettiği genç öğretmenlerim gereğini yapacaktır. Buna inanıyorum. Hiç şüpheniz olmasın. Saygılarımla, hoşça kalın.