Yaratıcımızı tarif eden ,pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye  mâlik ,bürhan-ı natık (bütün hakikatları isbat ve izhar etmiş)  dediğimiz “ Hz.Muhammed  Aleyhissalâtü  Vessalam kimdir? “ diye yapılan suale cevaben deriz ki:
      Hz.Muhammed (SAV) öyle bir zattır ki; bütün peygamberlerin reisidir; onları tasdik ediyor.Çünkü dini(İslam Dini) bütün dinlerin esasatına câmi’dir.Bütün evliyanın başıdır.Şems-i Risaleti (Peygamberlik güneşi)ile onları terbiye ve tenvir (aydınlatmak) ediyor. 

      Kainat bir şeceredir(ağaç). Anasır (Bir şeyin meydana gelmesine sebep olan temel esaslar. Elementler )onun dallarıdır. Nebatat yapraklarıdır.Hayvanat onun çiçekleridir.İnsanlar onun semereleridir (meyvesi).Bu semerelerden en ziyadar ,nurlu ,Ahsen (güzel),Ekrem,eşref, Seyyid-ül Enbiya  Ve-l  Mürselîn,Habib-i Rabb-ül Âlemin Hz.Muhammed’dir. ((SAV).

       Ve aynı şekilde insan ,hilkat (yaratılış) semeresi olduğundan anlaşılır ki: insanlardan bir çekirdek var ki,Cenab-ı Hak Şecere-i Hilkat-i (yaratılış ağacı) o çekirdekten  inbat (Nebâtı bitirme. Tohumu yere dikip yeşillendirme. Nebâtın bitmesini sağlama)etmiştir.O çekirdekte ancak ve ancak bütün ehl-i kemalin ve belki nev-i beşerin (İnsanlar, beşer nev'i) nısfının (yarısının) ittifakıyla ,Seyyidül Enam Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vessalam’dır.
     Bak ,o zât öyle bir maksad ,öyle bir gaye için saadet isteyip dua ediyor ki,insanı ve bütün mahlukatı esfel-i safilîn(Cehennem. İnsanoğlunun yaratılış sistemindeki en aşağıdaki eşyaî makamdaki kulluk hayatının negatif ucundaki en alt durağı )olan fena-yı mutlaka  sukuttan ,kıymetsizlikten ,faidesizlikten, abesiyetten,a’lâ-yı illiyen(yücelerin en yücesi; en ileri nokta.; cennetteki üstün makam) olan kıymete ,bekaya (Kalıcılık, ölmezlik )ulvî vazifeye ,mektubat-ı samedaniye (Samed olan Allah'a ait mektupları) olması derecesine çıkarıyor.Bak , hem öyle yüksek bir  fizar-ı  istimdatkarane (İmdat ve yardım isteyen bir edâ ile inleme) ile istiyor ve öyle tatlı bir niyaz-ı istirhamkarane (Rahmet dilercesine dua ) ile yalvarıyor ki,güya bütün mevcudata ,semavata ,arşa işittirip,vecde(Hak'tan gelen tecelliler demektir ) getirip, duasına  “Âmin! Allahümme âmîn” dedirtiyor. 
       Acaba bütün Benî Âdemi (İnsanoğlu)arkasına alıp ,şu arz (dünya) üstünde durup arş-ı a’zama (Kâinatın dairei a'zamiyesinin ünvanı) ,müteveciyen el  kaldırıp ,nev-i beşerin hülâsa-i ubudiyetini (İbadetin, kulluğun özü) câmi hakikat-ı ubudiyet-i Ahmediye(A:S:M) için dua eden şu şeref-i nev-i insan (İnsanlığın şerefi) ve ferîd-i kevn-ü zaman (Bütün varlıkların en değerlisi ve bütün zamanlarda biricik ve tek olan) olan Fahr-i Kainat (Bütün alemin kendisi ile şeref bulduğu, iftihar ettiği Hz. Muhammed (A.S.M.) ne istiyor,dinleyelim.
        Bak,kendine ve ümmetine saadet-i ebediye (Büyük ve ebedi saadet) istiyor,beka ,istiyor,cennet istiyor.Hem mevcudat âyinelerinde cemallerini gösteren  bütün esma-ikudsiye-i ilahiye(Allah'ın her türlü kusur ve eksiklikten yüce olan isimleri ) ile beraber istiyor; o esmadan şefaat talep ediyor,görüyorsun.
         Eğer ,ahretin hesapsız esbab-ı mûcibesi (gerektiren sebepler) ,delail-i vücudu (varlığının delileri)olmasa idi yalnız şu zâtın tek duası ,baharımızın icadı kadar  Halik-ı Rahim’in kudretine hafif gelen şu cennet’in binasına sebebiyet verecekti.Demek ki,nasıl ki,o zâtın risaleti (elçilik. Peygamberlik),şu dâr-ı imtihanın(İmtihan yeri ) açılmasına sebebiyet verdi. Levlake hadisi olarak bilinen "Sen olmasaydın, ey Habîbim, felekleri (kâinatı) yaratmazdım" sırrına mazhar oldu;onun gibi ubudiyeti (kulluğu)daha öteki dâr-ı saadetin açılmasına sebebiyet  verdi.
        Hem bu zât’ın gidişatından görünüyor ki: O ,görmüş ,görüyor ve  gördüğünü söylüyor. Hem ; “nimetleriyle perverde (terbiye görmüş, yetişmiş kişi) eden şu semavat  ve arzın ilahı bizden ne istiyor ,marziyatı nedir?”   Pek sağlam olarak bize ders veriyor.Hem bunlar gibi  daha pek çok merak-aver (merak verici,merak veren),lüzumlu hakiki ders veren bu zâta karşı her şeyi  bırakıp ona koşmak ,onu dinlemek lazım gelirken ;ekser (çoğunluk) insanlara ne olmuş ki,sağır olup ,kör olmuşlar,belki, divane olmuşlar ki ;bu hakkı görmüyorlar,bu hakkı işitmiyorlar,anlamıyorlar?
    Elbette  Hz.Muhammed  Aleyhissalâtü  Vessalam,benî âdemin medar-ı şerefi ve bu alemin medar-ı iftiharıdır.Fahr-i Âlem,ve Şeref-i Ben-i Adem denilmesi pek layıktır ve onun elinde bulunan Ferman-ı Rahman olan Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyyan’ın haşmet-i saltanat-ı manevisinin (bu kainatın manevi güneşi ve Halıkımızın en parlak bir bürhanı ) nısf-ı arzı (Dünyanın yarısı) istilası ve şahsi kemalâtı ve yüksek hasletleri gösteriyor ki; bu âlem de  en mühim zât  budur,Yaratıcımız hakkında en mühim söz onundur.
     Sevgili Peygamberimiz (sas)'in dünyaya teşrif ettikleri [20 Nisan 571 Pazartesi] Rabiülevvel ayının 12. gecesidir ki buna Mevlid–i Nebi [Kutlu Doğum] denir. Kâinat ve beşeriyetin yüzyıllardır yolunu gözlediği o Peygamberler Peygamberi'nin doğum günüdür bugün.Bugün  münasebetiyle  efendimizi size anlatmaya çalıştım. Yazıma son verirken dua ile bitirmek istiyorum.
     Ey âlemlerin Rabbi Allahım! Sana sonsuz hamd ü sena, Efendimiz Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi vesellem)’e ve âl ü ashabına nihayetsiz salât ve selam ediyor, başta makam-ı ferdiyetin sahibi Ferd-i Ferîd Efendimiz olmak üzere Bedir gazvesine katılan, katılıp ilklerden olma mazhariyetiyle serfiraz bulunan ashabının mübarek isimlerini zikrederek huzurunda Sana yalvarıyorum ;
      Ülkemize birlik dirlik lütfeyle ,devletimizi hiçbir şer odakları ve düşmanların önünde asla mağlup eyleme, devlet düşmanlarına ,insi ve cini şeyanlara fırsat verme Allah’ım.Güvenlik güçlerimize  görünen ve görünmeyen düşmanların şerlerinden onları muhafaza eyle ya rabbim. Allahım bizleri ve gelecek nesilleri  Peygamberimiz (SAV) yaraşır nesilleeyle amin…

Hoşça kalın…