Varıp Pir Sultan’ı, analım dedik

Aşkın dolusuna, kanalım dedik
Meydanda bir semah, dönelim dedik
Kahpe tuzaklarda, vurulduk halkım.

Pir Sultan Abdal etkinliklerinin dördüncüsü düzenlenecek. Hazırlıklar sürüyor. Milli Görüş Vakfı’nın öncülüğünde de Sivas’a gerici yığınak yapılıyor, çevre illerden gerici ve yobazlar yavaş yavaş Sivas’ta toplanıyor. Camilerde toplantılar düzenleniyor, Aziz Nesin başta olmak üzere katılımcılara saldırılan bildiriler dağıtılmaya başlanıyor. 30 Hazirandaki bildiride:

Dünyanın bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan kâfirler, dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadır. Bunun başını ise satılmış Salman Rüşdi köpeği çekmektedir. Ülkemizde de melun Rüşdi’nin figüranlığına soyunan Aziz Nesin Kuran’a dil uzatmış, yanındaki ekiple şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir. Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.” deniyor. Açıkça bildiri dağıtılarak katliam çağrısı yapılıyor. Ama hiçbir önlem alınmıyor. Sivas’taki gerici basın da, katılımcıları ve etkinliği düzenleyenleri tehdit eden manşetler atıyor.

Tarih 2 Temmuz 1993. Cuma namazından çıkan bir grup, şenliklerin yapıldığı Kültür Merkezi’ne taş ve sopalarla saldırıyor. Henüz çok kalabalık olmayan bu grup geri püskürtülüyor, içeridekiler tahliye ediliyor. Olayların duyulması ve yapılan çağrılarla küçük grup kısa sürede sayısı 10 bini bulan bir kalabalığa dönüşüyor. Her geçen dakika büyüyen kalabalık tekrar saldırıyor. “Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak, Şeriat gelecek, batıl zail olacak.” sloganları duyuluyor. Pir Sultan Abdal’ın heykeli yıkılıp yerlerde sürükleniyor. Bazı gözü dönmüşler heykeli dişlemeye çalışıyor. Bir diğer hedef de Atatürk heykeli. O da sökülüp yerlerde sürükleniyor. Tüm bunlar olurken birkaç polis dışında güvenlik görevlileri ortada yok.

Gerici kalabalığın sonraki hedefi, aydın ve sanatçıların saldırı karşısında sığındığı Madımak Oteli. Otelin önünde kalabalık büyük bir hızla çoğalmakta. Polisler “dağılın” çağrısı dışında birşey yapamıyor.

Otelde bulunanlar can kaygısı ile Başbakan Çiller’i, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’yü, İçişleri Bakanı’nı, parti liderlerini ve milletvekillerini arıyor. Oteldeki Aziz Nesin de Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltay’la görüşerek can güvenliklerinin sağlanmasını istiyor. Vali de çevre kentlerden takviye güvenlik ekibi istiyor. Tokat’tan 20, Kayseri’den 31 polis, Jandarma Komutanlığı’ndan 20 jandarma olmak üzere sadece 71 güvenlik görevlisi gönderiliyor.

TV kameralarının kayıt yaptığı saatler boyunca benzin bidonları Madımak önüne getiriliyor ateşe veriliyor. Oteldeki sanatçıların bir kısmı otelin arka kapısından kaçmayı başarıyor. Aziz Nesin ve Lütfi Kaleli yangının oteli sarması üzerine çatıya çıkıyor, itfaiye merdiveni Nesin ve Kaleli’yi çatıdan indiriyor. Aziz Nesin merdivenden inerken, Refah Partili Belediye meclis üyeleri ve görevlileri Nesin’i tartaklayarak, linç edilmek üzere merdivenden kalabalığın önüne atıyor, linç girişimi güçlükle önleniyor. O gün Madımak Oteli’nde Türkiye 33 aydınını ve sanatçısını alevler ve dumanlar içinde kaybediyor. İki otel görevlisi de katliamın kurbanı oluyor.

Olaya yaklaşımlara gelince. Cumhurbaşkanı Demirel “Olayda ağır tahrik var.” Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz.” talimatı verirken, Başbakan Çiller de, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir! Halktan kimsenin burnu kanamamıştır. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi" ifadesini kullanıyor.

Katliamın oluşmasında Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, il meclis üyesi Cafer Erçakmak’ın payı büyüktü. Kalabalığı yatıştıracak bir konuşma yapması beklenen Karamollaoğlu, “Gazanız mübarek olsun. Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Sonra şunların ruhuna el fatiha diyelim” diyerek olayları tırmandırır. Karamollaoğlu milletvekili olur, Erçakmak Fransa’ya kaçar, 1998’e dek devletten SSK maaşını almaya devam eder. Halkı daha da azdıran belediye meclis üyesi Erçakmak 18 yıldır sözde bulunamıyor! Her olay gibi bunun da üstü kapatılmaya çalışılıyor.

Maalesef 37 kişinin canını verdiği Madımak Katliamının hesabı daha hala sorulamadı.

Böyle bir olayı bizlere yaşatan zorbaları kınıyorum. Sanmıyorum ama acaba vicdanları (Olmayan yürekleri) sızlıyor mu hiç, merak ediyorum? Bir daha yaşanmamasını dilediğimiz insanlık dışı bu olayı unutmayacak, unutturmayacağız. Saygılarımla.