Başlığı garipseyenler olabilir.
Kandil ve Ankara bağlantısını kurmakta zorlanabilirsiniz…
Ancak son yaşananlara bakmakta fayda var..
İsterseniz önce Cumhurbaşkanının söylemlerinden başlayalım…
Cumhurbaşkanı hemen sınırlarımızın dibinde Uluslararası kanlı menfaat konsorsiyumuma dikkat çekmiş. DAEŞ ile başlayıp, PYD ile devam eden öncesindeki PKK birlikteliğine vurgu yapmış. Bu taşeronların ardındaki uzun yıllardır bölgede özerk bir bölge dizaynına çabalayan ABD ile Bölgenin zengin enerji kaynaklarını ABD’ye bırakmaya niyetli görünmeyen Rusya-İran ittifakı olduğuna üstü kapalı, ima yoluyla değil çok net ortaya koymuştu.

Suudi Arabistan ziyaretinde ilk defa İslam ülkelerinin güvenliğini sağlayacak 34 İslam ülkesinin katılımıyla kurulacak olan “İslam Ordusu” düşüncesi özellikle Amerika, Rusya, İsrail ve İran’ı son derece tedirgin etti. Hemen ardından İlk müdahalenin İslam’ın ortak düşmanı olarak görülen Suriye sınırları içinde faaliyet gösteren taşeron DAE Ş üzerine yapılacak olması ABD ve Rusya’nın uykularını kaçırdı..

Suriye kaosunun başından bu yana planlanan DAEŞ, PKK ve PYD/YPG taşeronları Irak, Suriye ve Türkiye’yi içine alacak Kürt Özerk Bölgesi için Türkiye denklem dışında tutulmaya özen gösterilirken bu oyunlar aktif dış siyasetle bozulmuştu. DAEŞ için bölgede bulunan ABD son dönemde DAEŞ üzerine gitmezken oyuna yeni dahil olan Rusya sahaya DAEŞ hedeflerini vurmak için girmiş ama onun yerine Türkiye açısından stratejik öneme sahip bölgeleri tutan Esad Muhalifleri ile Türkmenleri vurarak PYD’nin önünü açmış. Bu ilerleyiş karşısında ABD sessiz kalmayı tercih etmişti. Dolaylı olarak PKK’nın Suriye uzantıları olan PYD’nin sınıra yakın olmalarını sağlamıştır. Türkiye ise bu süreçte kırmızı çizgilerini dünyaya deklere ederek buna müsaade etmeyeceklerini ifade etmişti.

Nitekim adım adım yaklaşan tehlikeye karşı Türkiye'nin, Fırtına Obüsleriyle YPG'yi vurması, ABD'yi memnun etmedi. Çünkü ABD'nin kafasında başka bir plan var. Bu planı G20 zirvesi için Antalya'ya geldiğinde Putin, deşifre ederek  ”Amerikalılar orayı Kürtlere vermek istiyor” demişti.  PYD ve PKK birlikteliğinde gerçekleştirdikleri son teşebbüsler Putin ile Obama el ele bu planı gerçekleştirdiğinin açık göstergesi.

Şöyle geriye dönüp baktığımızda dün ABD, Irak'ı işgalinde Barzani ve Talabani kuvvetleriyle işbirliği yapmıştı. Bugün ise Suriye’de PYD-PKK ile işbirliği yapıyor. ABD'nin himayesi, Esed rejiminin desteğiyle Suriye'de PYD'ye kantonlar kuruluyor. Kuzey Irakta kurulan bu denklemi uzun yıllar yerinde takip eden değerli gazeteci Abdülkadir Selvi “ABD, Şengal'de PKK'ya ikinci bir Kandil kuruyor. Ancak bu ikinci Kandil, birincisinden daha tehlikeli. Kandil Türkiye'ye 290 kilometre, Şengal ise 30-35 kilometre mesafede. ABD, Şengal'in hemen bitişiğindeki Ebu Hacer Havaalanı'nın pistini savaş uçaklarının ineceği şekilde, 2.5 kilometreye çıkarıyor. Ebu Hacer Havaalanı ile Şengal arasındaki bölgeye ise PKK'yı yerleştiriyor. Şengal Dağı DEAŞ'ın Ezidilere yönelik saldırısı sırasında gündeme gelmişti. Şengal, Barzani'nin bölgesinde. Barzani ile ABD arasında bir süredir soğuk rüzgarlar esiyor. ABD, Şengal Dağı'nın, Ebu Hacer Havaalanı'na bakan yüzünü PKK'nın kontrolüne veriyor. Böylece Barzani'nin Peşmergeleri ile Ebu Hacer arasında, PKK'lılardan oluşan bir tampon bölge oluşturuyor. Peşmerge'nin ilerisinde ise Musul'un kontrolünü elinde tutan DEAŞ var. DEAŞ'la PKK arasında Peşmerge, Peşmerge ile Amerikalılar arasında ise PKK'dan oluşan bir bölge ” kurulmasını istemektedir.

Suriye’ye karadan yapılacak olan harekâtın komuta kademesinde yer alacak olan Türkiye’nin hayati günlerin yaşandığı bu günlerde Ankara’da patlatılan bombanın bir anlamı var. ABD'nin önem verdiği projelerden biri olan Şengal'in ikinci Kandil olması karşısında Türkiye’yi içeride terör batağında boğmak isteyen “Uluslararası Enerji Odaklı Menfaat  Konsorsiyumu” hedefine ulaşacak mı onu önümüzdeki kritik günlerde hep birlikte göreceğiz.